KCK yaygın olarak PKK’nın şehir örgütlenmesi olarak biliniyor ve çok sayıda gözaltı ve tutuklama nedeniyle son günlerde gündemde...
“PKK’nın şehir örgütlenmesi” olarak tanımlamak KCK’yı tam olarak kavramıyor.
KCK, “Kürdistan Topluluklar Birliği” anlamına geliyor. Çoğul ifadeden de anlaşıldığı gibi PKK’ya eşit veya onun altında bir oluşum değil; aksine PKK’yı da kapsayan ve sadece Türkiye’yi değil Irak, İran ve Suriye Kürtlerini de kapsamayı hedefleyen bir üst örgüt niteliğinde. Öcalan ve destekçileri “devlet olmayan devlet” gibi bir tanımlama yapmış olsalar da KCK, Öcalan’ın konfederal Kürt devleti girişimi.
Taraf’tan Yıldıray Oğur’un geçen gün değindiği gibi KCK, bayrağı, sözleme adı altında bir anayasası ve anayasanın belirlediği organları olan bir çeşit devlet sistemi. Murat Karayılan da Taraf’ın Başyazarı Ahmet Altan’a gönderdiği mektupta KCK’nın bir örgüt değil bir sistem olduğunu ifade ediyor.
KCK da “PKK’nın yeniden yapılandırılması” bağlamında oluşturulan Kongra-Gel, Koma-Gel, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) ve sonuncusu BDP olan partiler gibi Abdullah Öcalan’ın “konfederal devlet” aygıtı olarak talimatlandırdığı bir oluşum. Bu niteliği itibariyle BDP’nin de, DTK’nın da, PKK’nın da üzerinde bir konuma sahip. Nitekim Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’i, KCK yargı organı temsilcileri sıfatıyla biri belediye işçisi olmak üzere bir heyetin sorgulaması bu konumunu gösteriyor.
Kökü savunmalarda
KCK’nın kökünü Abdullah Öcalan’ın savunmalarında bulmak mümkün. Öcalan’ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) verdiği savunmada tanımladığı örgütlenme biçimi KCK fikrinin temelini oluşturuyor.
Öcalan bu savunmasında “devlet varsa; demokrasi, özgürlük, eşitlik yoktur” görüşünden hareketle, “devlet olmayan devlet” diyerek, mahalle bazında bir çeşit “komünal” örgütlenmelere dayalı, kendi ifadesiyle “devletsiz, sınırsız, sınıfsız, kırsal-komünal veya ekolojik-sosyalist ve demokratik sosyalist” bir rejim öngörüyor. Öcalan bu çeşit örgütlenmeyi sadece Türkiye için değil Irak, İran, Suriye Kürtleri için de öneriyor ve bu örgütlerin Kürdistan Topluluk Birliği’ni oluşturmasını istiyor. Bu çatı bugün itibariyle KCK olarak görülüyor. KCK Türkiye Meclisi de Türkiye ayağını oluşturuyor.
KCK esasen “Bağımsız Büyük Kürdistan” projesinin, dört ülkedeki Kürt toplulukları tarafından oluşturulan konfederal yapılı “devlet”ini temsil ediyor.
Özerklik talebinin nedeni
PKK-DTK-BDP cephesinin gündeme sürdüğü “özerklik” talebinin nedeni de KCK rejimini “özerk bölgede” serbestçe uygulamaya koymak.
Karayılan’ın Ahmet Altan’a gönderdiği mektubundaki, “Eğer özerklik sistemi kabul edilirse nasıl bir sistemin kurulması gerektiğini izah eden belgeleri ve sözleşmesi vardır” sözleri de bunu gösteriyor.
Yıldıray Oğur, Öcalan’ın KCK sistemini, Murray Bookchin’den yaptığı okumalar sonrası geliştirmiş olabileceğine değiniyordu. Bookchin’in mahallelere kadar inen komünal örgütlenme biçimine ve işleyişine ilişkin görüşlerinin izlerini Öcalan’ın savunmalarında ve projelerinde görmek mümkün. KCK onlardan biri. Bookchin’in “halk meclislerini konferede hale getirme” anlayışı KCK’nın örgütlenme yapısıyla yakınlık gösteriyor. Öcalan’ın, Sovyetler’in yıkılmasından sonraki dönemdeki görüşlerinde sadece Bookchin’in değil değişik tonlardaki anarşist düşünürlerin izleri de görülüyor.
Devlet nasıl görüyor?
KCK operasyonları devam ediyor. Gözaltına alınan ve tutuklananların sayıları hakkında birbirinden çok farklı bilgiler kamuoyuna sunuluyor. PKK cephesi 7 bine kadar rakam verirken, İçişleri Bakanı bu rakamın 485 olduğunu açıkladı. Gözaltı ve tutuklamaların hangi suç iddialarına dayandığı kamuoyuna tam olarak açıklanmış değil. Soruşturma ve kovuşturma aşamalarında daha net olarak ortaya çıkacaktır. Ancak hükümetin ve yargının KCK’yı bir “karşı devlet örgütlenmesi” olarak algıladığı açıkça görülüyor.