Memur sendikalarının uyarı grevine yüz binlerce çalışan katıldı. İşçi sendikaları ve sivil toplum kuruluşları da eylemi desteklediler.
Ülke çapında büyük bir katılımla gerçekleştirilen eylemde kısa süreli birkaç arbede dışında ciddi bir olay yaşanmadı. Yüz binlerin katılmasına karşın eylemin demokratik bir olgunluk içinde geçmesi sevindiriciydi.
Memurların eylemi, ulaşım sektöründe etkisini gösterdi. Tren seferleri aksadı. Vatandaşlar biraz sıkıntı çekti. Ancak büyük felaketler yaşanmadı. Acil ihtiyaçlar için alınan önlemler etkili oldu.
Türkiye, 2001 yılından bu yana bu büyüklükte bir eyleme sahne olmamıştı. Türkiye’de çalışanlar bıçak kemiğe dayanmadıkça sokağa dökülmezler. Bu itibarla, iktidarın yüz binlerin katıldığı bu eylemle dikkat çekilen sorunlar üzerinde ciddiyetle durması gerekir.
Ücret düzeyi
Memurların ücret sorunu on yıllar boyunca çözülememiş bir sorundur. Türkiye, yüksek enflasyon süreçlerinde faturayı hep ücretlilere ödettirmiştir. Keza kriz dönemlerinde alınan ilk önlem çalışanın kapıya konulması olmuştur. Kriz faturaları da hep çalışanların sırtına yüklenmiştir. Fedakârlık için her kesime çağrı yapılmış, ancak ücretliler için “zorunlu” tutulmuştur.
Türkiye, krizlere rağmen 7 yıldır ekonomik büyümesiyle övünüyor. Ancak bu büyümenin, ekonomik iyileşmenin günlük yaşamda dar ve sabit gelirli vatandaşlara olumlu bir yansıması olmuyor. O halde bu büyüme nereye gidiyor? Büyüme oranları yüzde 6-7 düzeyinde açıklanıyor, ancak ücretlerdeki artış yüzde 1’i bile bulmuyor.
AB değerleri
Yaşamın her alanında Avrupa Birliği (AB) değerleri örnek alınıyor. Bu amaçla reformlar yapılıyor. Fasıllar açılıyor, fasıllar kapanıyor. Ama sıra çalışanların haklarına gelince AB değerleri unutuluyor. ILO standartları bir türlü gündeme gelmiyor. Memurun -bazı meslekler dışında- grev hakkından hiç söz edilmiyor.
Çalışanların ekonomik ve sosyal haklarını sınırlayan anayasal ve yasal düzenlemeler aynen devam ediyor. Memurun grev hakkı zaten yok. İşçinin grev hakkı ise kâğıt üzerinde kalmış durumda.
Bu sorunlar çok açık biçimde ortadayken, memurların eylemini yasadışı ilan etmek, vatandaşın huzurunu kaçırma girişimi olarak görmek gerçeğe gözlerini kapamaktır.
İşsizliğin boyutları
Memur ve işçilerin işsizlerle “terbiye” edilmesine ne demeli? Çalışanların hak arayışları, “Bunu da bulamazsın, kapıda işsizler ordusu bekliyor” tehdidiyle karşılanıyor. Çığ gibi büyüyen işsizler ordusu için çözüm üretileceğine, “Sen de işsiz kalırsın” tehdidiyle talepler baskılanıyor.
İşsizliğin ulaştığı boyutları ortaya koyan birbirinden çarpıcı örnekler var. Vatan’ın dünkü manşeti bunlardan sadece biriydi. Halkbank’ın 1250 kişiyi işe alacağı duyurusu üzerine üniversite mezunu gençler bu bankaya akın etmişlerdi. Aylık 750 lira ücreti olan 1250 kişilik kadro için yapılan sınava 300 bin genç katıldı.
Siyasetin en fazla kafa yorması gereken sorunların başında ücret yetersizliği ve işsizlik geliyor. Ancak gündemde sıra bir türlü bu konuya gelmiyor.
Her bayramda trafiğe yüzlerce kurban veriyoruz. Bu kez trafiğe kurban vermemek dileğiyle, Kurban Bayramınızı kutlarım.