CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun grup toplantısından sonra “yemin etmeyecekleri”ni açıklaması sürpriz değildi. Kılıçdaroğlu, son ana kadar Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan bir “söz” beklemiş, ancak bu yönde bir işaret gelmemişti.
Kılıçdaroğlu, CHP’nin kararını, “Arkadaşlarımıza yemin etme yolu açılıncaya kadar yemin etmeyeceğiz” sözleriyle duyurmuştu. Ancak televizyonlar haberi, “Tutuklu milletvekilleri yemin edinceye kadar CHP yemin etmeyecek” biçiminde duyuruyorlardı.
Kılıçdaroğlu’nun Meclis’teki odasına girdiğimizde, “Biz de televizyonların haberi yanlış yansıttıklarını” konuşuyorduk, diyerek, sözlerine şöyle açıklık getirdi:
“Yol açılıncaya kadar”
- Biz bu ifadeyi dikkatli kullandık. Yemin etme yolu açılıncaya kadar, dedik. Arkadaşlar (Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal) yemin edinceye kadar, demedik. O bir prosedür. Diyelim ki, 3 gün sonra 5 gün sonra gelir yemin ederler. Amacımız bir dayatma mantığı değil. Biz, var olan sorunu çözmek istiyoruz.
“Söz de yeter”
Aslında Kılıçdaroğlu, yemin etmek için tutuklu milletvekillerini tahliye edecek düzenlemenin yapılmasını de beklemeyi gerekli görmüyor. Kılıçdaroğlu ve CHP’ye yemin ettirmek için Başbakan’ın vereceği bir “söz” yeterli görülecek.
“Yemin etme yolu nasıl açılır?” ve “Başbakan’ın vereceği bu söz nasıl bir söz olmalı?” sorularına Kılıçdaroğlu’nun verdiği şu yanıt bunu gösteriyor:
- Birden fazla yolu var. Üst mahkemeye itiraz edildi. Mahkeme tutuklamaları kaldırdı. Yemin etme yolu açılmış oluyor. Veya bu konuda, “Böyle saçma şey mi olur? Milletin iradesi var. Bu iradeye sınırlama getiren hukuk olur mu? Yasal düzenleme yapmamız gerekiyor” derlerse, yemin etme yolu yine açılmış olur.
Bir taraftan CHP’nin Genel Kurul’a girmesi, diğer taraftan Kılıçdaroğlu’nun sözleri gösteriyor ki, CHP’nin niyeti Meclis’i boykot değil. Sadece tahliyeyi sağlayacak bir söz, yemin etmeleri ve normal çalışma düzenine dönmeleri için yeterli olacak. CHP lideri, Başbakan’dan gelecek bir tek söz için kapıyı açık tutuyor.
“Oktay Ekşi teklif verecek”
Kılıçdaroğlu’na, “Siz Başbakan’dan söz bekliyorsunuz ama AKP de CHP ne teklif ediyor, diye soruyor. Sizin yemin eden tek milletvekiliniz Oktay Ekşi. Siz, bir kanun teklifi vermeyi düşünüyor musunuz?” diye sordum.
“Evet” dedi:
- Arkadaşlara talimat verdik. Bir kanun teklifi hazırlıyorlar. Oktay Ekşi Bey, yarın öbür gün kanun teklifini verecek. Bakın parlamento zemininde çözüme en yakın parti biziz. Çözümü isteyen parti de biziz. Çözümü reddeden, çözüme yanaşmayan parti AKP. Çünkü AKP, statükonun partisi. Teknik ayrıntıları bilmiyorum, hukukçu arkadaşlar çalışıyorlar. Ceza hukukçularının işi biraz. Milletvekili arkadaşlardan geçmişte savcılık yapan arkadaşlar var. Yarın öbür gün gerekçeleriyle birlikte çıkar. Kanun teklifini de biz vermiş olacağız.
Kılıçdaroğlu, teklifin KCK davasından tutukluyken seçilen BDP’nin desteklediği milletvekillerini de kapsayıp kapsamayacağı sorusuna şu karşılığı verdi:
“Tabii teklife Balbay, Haberal yazamazsınız. Objektif kural koyacaksınız. O kuralın içine kim giriyorsa ondan yararlanmış olacak.”
* KCK’dan tutuklu milletvekilleri de çıkmazsa yemin etmeyecek misiniz?
- Öyle bir taahhüdümüz yok, bizim. Herkes için geçerli bir düzenlemenin yapılmasını istiyoruz.
“Başbakan’ın yanıtı”
Kılıçdaroğlu’yla sohbete devam etmeden önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, “söz versin” talebine ve CHP’nin kanun teklifine ne dediğini aktaralım:
Yemin törenine katılmak üzere iktidar kulisinden giriş yapan Başbakan Erdoğan’ın önünde küçük bir basın seti oluşturduk. İlk soru, “Sayın Kılıçdaroğlu’nun konuşmasını dinleyebildiniz mi?” şeklindeydi:
“Tamamını değil” diye yanıtı verdi Erdoğan:
- Ancak son kısmını dinleyebildim.
“Sizden bir söz bekliyor. Bu sözü verecek misiniz?” diye sorduğumda da şu yanıtı verdi:
- Onların teklifi nedir, önce onu bir ortaya koysunlar.
“CHP, kanun teklifi hazırlıyormuş. Oktay Ekşi verecekmiş” dediğimde de:
- Tekliflerini bir versinler, bakarız, yanıtını verdi.
Başbakan Erdoğan’ın yanıtları önceki günkü, “Başka aday mı bulamadılar?” sözlerinden daha yumuşak bir tondaydı. O da, “CHP’nin teklifini bir görelim” diyerek, kapıyı tümüyle kapatmamış oldu.
“Cemil Çiçek köprüsü”
Kılıçdaroğlu ile yaptığımız sohbette dikkati çeken bir bilgi de Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ve AKP Genel Başkan Yardımcısı Haluk İpek’in, CHP liderini bugün ziyaret edecek olmalarıydı.
Kılıçdaroğlu, Çiçek’in özel kaleminin CHP özel kalemini aradığını ve bugün saat 11.00 için, “Meclis Başkanlığı konusu”nu görüşmek üzere randevu talep ettiklerini söyledi. Kılıçdaroğlu, randevu verdiğini ve bugün görüşeceğini belirtti.
Böyle bir günde Cemil Çiçek’in ve Haluk İpek’in Kılıçdaroğlu ziyareti, “Acaba yemin sorununu aşmak için ilk temas mı?” sorusunu akla getirdi. Kılıçdaroğlu, bu soruya, “Meclis Başkanlığı için dediler. Ne diyecekler ben de merak ediyorum” karşılığını vermekle yetindi.
“Laf lafı açarsa konuşuruz”
Kılıçdaroğlu sohbetine yine ara verip Cemil Çiçek’in bu konudaki sözlerini aktaralım.
Genel Kurul kapısında karşılaştığımız Cemil Çiçek’e de bu ziyaretin anlamını sorduk:
“Biz” dedi:
- Grubu bulunan bütün siyasi partileri, Meclis Başkanlığı konusunda kurumsal olarak ziyaret edeceğiz. Bu amaçla randevu aldık.
* Tutuklu milletvekilleri ve yemin sorununu da konuşacak mısınız?
- Biz, randevuyu Meclis Başkanlığı için aldık. Tabii laf lafı açarsa o ayrı, o zaman konuşuruz.
Çiçek, “CHP’nin yemin etmemesi konusunda sizin görüşünüz nedir?” diye sorunca, “Ben de sizlerin görüşlerine katılıyorum” ve “Nasıl olsa hepinizin görüşü farklı” diye de gülerek ekledi ve konuyu kapattı.
Kuşku yok ki, Cemil Çiçek gibi hep tıkanan süreçleri yeniden açmak için devreye girmiş bir yetkin ismin bugün Kılıçdaroğlu’na gidecek olması, tutuklu milletvekilleri ve yemin sorunu konusunda da bir köprü işlevi görecektir.
“Dinamik bir strateji olacak”
Kılıçdaroğlu, yemin etmeyince Meclis’te muhalefet çalışmasını nasıl yapacaklarına ilişkin soruya da şu karşılığı verdi:
“Meclis çalışmalarını yapacağız. Muhalefet etmek sadece komisyona girip konuşma yapmakla sınırlı değil ki. Demokrasilerde her türlü yol var. Yeter ki siz şiddete kaçmayın. Yeter ki siz yasa dışı bir eylemle karşı karşıya kalmayın. Onun dışında siz muhalefeti her türlü yaparsınız. Genel Kurul’a katılırsınız.”
Kılıçdaroğlu, “farklı muhalefet seçenekleri”ni de şöyle açıkladı:
“Bu süreç uzun bir süreç. Kısa da olabilir, uzun da olabilir. Sürecin her aşamasını değerlendireceğiz. Her aşamasına göre yol haritamızı yenileyeceğiz. Randevuyu yarına ben verdim. Bu dinamik bir strateji olacak.”
‘HSYK hâkimleri değiştirmeli’
Kılıçdaroğlu, tahliye talebini reddeden mahkeme kararının siyasi olduğunu ve iki üyenin davadan çekilmeleri gerektiğini de belirterek, şu değerlendirmeyi yaptı:
- O konuda Başbakan’ın söylemi var. Ben o davanın savcısıyım demişti zaten. Savcı olan birisinin burada siyasi otoritesi, buyruğu yoktur. Siyasi otoritenin kararı oraya yansımamıştır demek yanlış olur. İtiraf var zaten. İtiraf olduğu için bizim bunu söylemeye hakkımız var. Mahkeme objektif bir mahkeme değil. Tutukluluklarla sorun yaşayan bir mahkeme. Tazminat davaları açılmış, icraya verilmiş, onlar başka yerden teminat mektubu götürmüş. Olay kan davasına dönüşmüş. Normalde HSYK’nın bu iki arkadaşı görevden alıp, başka iki yargıç ataması lazım. Etik kurallarla bağdaşmayan bir farklı sorun var. Yargıçların normalde şunu söylemesi lazım: Benim hakkımda tazminat davası açtı ve kazandı. Dolayısıyla ben bu davaya bakamam. Bakarsam lehte veya aleyhte vereceğim karar farklı algılanır, deyip çekilmesi gerekir. Çekilmiyorsa, HSYK’nın, yargı adına hareket edip o iki arkadaşı değiştirmesi lazım.
“Biz sorduk mu?”
Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’ın, “Başka aday mı bulamadılar” sorusuna da şu karşılığı verdi:
- AKP’nin duyarlı davranacağını sanıyorum. Ama Erdoğan’ın yaptığı açıklama bu konuda duyarlı olmadığını gösteriyor. Seçme seçilme hakkının her yurttaş için geçerli olduğunu bilmiyor. Öyle bir açıklama yaptı ki, gelin bana danışın, ondan sonra adaylarınızı gösterin noktasına getirdi. Bunları niye aday gösterdiniz, diyor. Sen mahkûm olduğun halde biz hiç kalkıp bir AKP’liye, “Mahkûm olan birini niye AKP Genel Başkanı seçtiniz” dedik mi? Çünkü bizim demokrasi anlayışımız böyle bir soru yöneltmeye engel. Ama onlarda böyle bir demokrasi anlayışı yok.
Bahçeli’ye ağır gönderme
Kılıçdaroğlu, MHP’nin yemin etmesini nasıl değerlendiriyorsunuz, sorusuna, “Belki o konuda tek bir cümle söylenebilir” yanıtını verdi. Gazetecilerin, “Nedir o cümle?” diye sorması üzerine de şöyle dedi:
- Biz arkadaşlarımızı satmadık!
Kılıçdaroğlu’nun bu sözleri Devlet Bahçeli ve MHP’ye, “Onlar sattılar” anlamında, ağır bir gönderme, niteliğindeydi.
Kılıçdaroğlu, gazetecilerin, “Sözleriniz çok ağır oldu” tespitine ise bir yorum yapmadı.