Libya lideri Muammer Kaddafi’nin 40 yıldır saltanat içinde yaşadığını tahmin etmek zor değildi. Nitekim halk Kaddafi’nin karargâhına, çocuklarının konutlarına girdiğinde bu şatafatlı yaşamı gördüler.
Başı kabak Libyalı çocukların Kaddafi’nin kızının evindeki havuza atlamaları çok çarpıcı bir görüntüydü. Bir kadın, “Kaddafi ailesi bize yıllarca Libya halkının yanında olduklarını söyledi, şimdi görüyoruz ki, yıllarca yalan söylemişler” diye durumu özetledi.
Tüneller
Kendini halkına adamış bir devrim lideri olduğunu her fırsatta söyleyen Kaddafi’nin aslında halk için devrim değil kendisi ve ailesi için servet yaptığı da gözler önüne serildi.
Halkım bana tapar diyen bir lider, bulunduğu her binanın altına neden kilometrelerce tünel yaptırır? Kaçmak için. Söylediğinin yalan olduğunu kendisi de bildiğinden önce canını kurtaracak tüneller yaptırdığı anlaşılıyor.
Kişisel servetini Türkiye’deki bankalar dahil yurtdışında istiflemesi de bir gün kaçacağı hesabına dayanıyor.
Arka arkaya devrilen liderlerin izledikleri yolun hep aynı olduğu da görüldü. Dediği dedik, astığı astık bir diktatör; şatafat içinde yaşayan aile; diktatörlüğün babadan oğula geçmesini garanti altına alan bir sistem, yurtdışına kaçmak için alınmış önlemler ve devrildikten sonra ortaya çıkan milyarlarca dolarlık hesaplar ve yanlarında götürmeye çalıştıkları kilolarca altın!
Halkın yararı
Arap ülkelerindeki bu düzen şimdi bozuluyor. Bugüne kadar ayakta durmalarında petrolün büyük payı var. Bu petrol uluslararası şirketlerle diktatör aile arasında bölüşüldükçe sorun yoktu. On yıllarca bu sistem çalıştı ve diktatörler ülke kaynaklarını böyle harcadılar.
Şimdi Libya’ya olan Batı ilgisinin demokrasiden çok yine petrolle ilişkili olduğunu unutmamak gerekir. Batan geminin mallarına hücum eder gibi Batılı zengin ülkeler, Libya’da “siyaseti ve petrolü” yeniden inşa çabasına girişeceklerdir.
Libya’da oluşacak yeni yönetimin bu kaynakları halkının yararına kullanmayı ilke edinerek işe başlaması gerekir. Bu doğal kaynakları, diktatör ve etrafındaki sayılı ailenin zengin ama halkın fakir olduğu bu ülkelerde bu çark tersine çevrilmeyecekse sonuç yine değişmeyecek demektir.
Zor olacak
Hiç kuşku yok ki, on yıllar boyunca hâkim olan dikta rejimlerini bir anda gerçek bir demokrasiye dönüştürme olanağı yoktur. Bu çok uzun ve zorlu bir süreç olacaktır. Halkın gerçek demokrasi bilincine, kurumlarına ve kurallarına ulaşması belki yine on yıllar alacaktır.
Ancak bedeli ağır da olsa, bu halkların kurtuluşu için başka da yol yoktur. Demokrasiye giden yolda karşılarına çıkacak engellerle mücadele etmek zorunda kalacaklar; düşe kalka ilerleyeceklerdir.
Türkiye’nin katkısı
Kendine aydın diyen birçok kimse beğenmese de Türkiye cumhuriyet ve demokrasi deneyimiyle, diktatörlerden kurtulan halkların esinleneceği en yakın somut örnektir.
Türkiye, bu ülkelere maddi çıkar için değil gerçek cumhuriyete, gerçek demokrasiye, insan haklarına, çağdaş hukuk devletine ulaşma konusunda deneyimini aktararak katkı vermelidir.