Abdullah Öcalan’la görüşmeler başladığından bu yana kamuoyuna çok iyimser bir hava veriliyor.
Öcalan’ın BDP’ye, Kandil’e ve Avrupa kanadına gönderdiği mektupta yer alan, “üç aşamalı plan”ın hızla uygulamaya gireceği, PKK’nın silah bırakacağı, hem PKK hem Kürt sorununun biteceği beklentisi yükseltiliyor.
Bu süreçte çizilen, “her şeyden vazgeçmiş sadece barışa kilitlenmiş Öcalan portresi” ile BDP milletvekillerinin İmralı’da yaptıkları görüşmenin tutanaklarında bilgiler pek fazla örtüşmüyor.
Arkadaşımız Namık Durukan’ın haberleştirdiği Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder ve Altan Tan’ın İmralı ziyaretine ilişkin görüşme tutanaklarında yer alan Öcalan’ın sözleri, ihtiyatlı yaklaşmayı gerekli kılıyor.
Çekilme meselesi
Örneğin, yurtiçindeki silahlı PKK militanlarının yurtdışına çıkması meselesi...
Öcalan da çekilmeden söz ediyor ama koşulları var; “Çekilmeden çekilmeye fark var. Tek taraflı çekilme olmaz” diyor.
“Çekilme, parlamento kararıyla olacak. Başbakan’ın dediği, çekilsinler onlara karışmayız, demesiyle olmaz, TBMM onaylayacak, çekilme komisyonla olacak” diye ekliyor.
“Çekilmeyle gerilla zayıflamaz, İran var, Suriye var” diyor.
“Orta ve üst düzey savaş”
Öcalan’ın milletvekilleri üzerinden kamuoyuna verdiği mesajlar arasında, “Türkler de bunu bilmeli” diye başlayan bir kısım da var...
Şöyle diyor:
“Şimdi akamete uğramaması lazım. Uğrarsa, tırnak kesilirse felaket olur, Türkler de bunu bilmeli; başarısızlık (halinde) orta ve üst düzey savaş, isyan, kaos (olur); hepimizin hayatı söz konusu.”
“Herkes özgür olacak”
Öcalan’ın verdiği bir diğer mesaj da sürecin sonuca ulaşması halinde ev hapsine de affa da gerek kalmayacağı yönünde.
Öcalan, “Başarırsak hepimiz özgür olacağız” diyor, “Ben komployu aşıyorum, başarılı olursam ne KCK tutuklusu kalır ne başkası. Bu olmazsa 50 bin kişiyle halk savaşı olacak” diye devam ediyor.
Kullanılan dil
Öcalan’la milletvekillerinin yaptığı görüşmeye ilişkin tutanakta bunlar gibi dikkat çekici birçok ifade var.
BDP’liler sık sık Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bu konuda kullandığı dile dikkat çekiyorlardı. Bu süreçte daha özenli bir dil kullanılmasını istiyorlardı.
Buna karşın Öcalan’ın kullandığı dil de yumuşak bir dil sayılmaz. Yer yer tehdit söylemine başvurmaktan kaçınmamış görünüyor.
Öcalan’ın kullanacağı dilin ilk işareti, Ada’dan döndükten sonra Pervin Buldan’ın okuduğu mesajında vardı.
“PKK’nın elinde tutsaklar var, devletin de elinde tutsaklar var” diyerek, “pazarlığa oturmuş iki eşit ve legal güç var” mesajı veriyordu, sanki, “iki devletin orduları karşılıklı olarak tutsakları serbest bırakıyorlarmış” gibi bir dil kullanması dikkatten kaçmadı.
Başkanlık bağlantısı
Tutanaklardan Öcalan ve BDP’li milletvekillerinin süreçle başkanlık sistemi ve yeni anayasa arasında bağlantı kurdukları da anlaşılıyor.
İki süreç arasındaki paralelliğe işaret eden değerlendirmeler dikkat çekici ki, CHP ve MHP’nin sık sık eleştirdikleri konuların başında bu geliyor.
Öcalan, başkanlık sisteminin düşünülebileceğini ve Başbakan Erdoğan’ın başkanlığını destekleyebileceklerini söylüyor. “Biz, AKP ile bu temelde başkanlık ittifakına gidebiliriz. Yalnız başkanlık, ABD’deki gibi olmalı” değerlendirmesini yapıyor.
Tutanaklardan yansıyanlar bu işin “tereyağından kıl çeker” gibi olmayacağını, çok zorlu bir süreç yaşanacağını gösteriyor.
Bu nedenle gelişmeleri ihtiyatla izlemekte fayda var.