Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Meclis açılmadan önce milletvekillerine, “temiz bir başlangıç” çağrısında bulundu.
Cumhurbaşkanı Gül, ne kastettiğini de şöyle açıkladı:
Önce herkes yemin edecek, milletvekili olacak. Sonra farklı görüşler, bölgelerden gelecek sorunlar tartışılabilecek.
Gül, bu sözleriyle BDP’nin desteklediği bağımsız milletvekillerine, 1991’de Leyla Zana’nın yaptığı gibi bir yemin krizi çıkarmamaları gerektiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı, ayrıca şu uyarıyı eklemeyi de ihmal etmedi:
“Kim köprüleri atıcı davranırsa hem halk nezdinde itibar kaybeder hem de çok yanlış yapar. Çünkü konuşma ortamını zehirlemiş olur. Buna hiç müsaade etmemek gerekir. Eminim ki kimse yapmayacaktır.”
Cumhurbaşkanı, bu uyarıyla birlikte seçimlerin Türkiye’de demokrasinin kökleştiğini gösterdiğini de söyledi. En farklı, en aykırı fikirleri olanların bile arkasında belli bir halk desteği varsa Meclis’e gelebileceklerinin görüldüğünü de vurguladı. Meclis’e gelen insanların da buna uygun hareket etmeleri gerektiğini belirtti.

Alınması gereken ders
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yeni seçilmiş milletvekillerine temiz bir başlangıç yapmaları çağrısında bulunurken, 1991’deki ant içme krizinden herkesin ders almış olmasını anımsatıyor.
BDP’nin desteklediği bağımsız milletvekillerinin Cumhurbaşkanı’nın bu çağrısına ciddiyetle kulak vermeleri gerekiyor. BDP’nin eski Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, bir yemin krizi yaşanmayacağını, yemin edeceklerini belirterek, Cumhurbaşkanı’nın bu çağrısına uygun bir açıklamayı daha önce yapmıştı. Anlaşılıyor ki BDP, 1991’deki Leyla Zana olayından ders çıkarmış durumda.

Gerginlik politikası
Buna rağmen BDP’nin desteklediği bağımsız milletvekilleri, henüz işin başlangıcında gerginlik yaratacak çıkışlar yapmaktan kaçınmıyorlar.
Örneğin, Diyarbakır’dan BDP’nin desteği ile milletvekili seçilen Şerafettin Elçi, yemin töreninde kriz çıkarmayacaklarını, ancak bu yemine bağlı kalmalarının da mümkün olmadığını açıkladı.
Elçi, bu yemine neden bağlı kalmayacaklarını, neden kabullenmeyeceklerini de yemin öncesinde bir deklarasyonla kamuoyuna duyuracaklarını belirtti.
Elçi’nin sözleri gösteriyor ki, yemin öncesinde BDP bir tavır alacak.
Bu deklarasyon, Cumhurbaşkanı Gül’ün temiz başlangıç çağrısıyla ne kadar uyumlu olacak onu da göreceğiz.

BDP’nin işlevi
Oluşan yeni Meclis, temsil niteliği bakımından sorunsuz bir tablo gösteriyor. Seçmenin iradesi yüzde 95 civarında parlamentoya yansımış durumda.
Cumhurbaşkanı Gül’ün belirttiği gibi en aykırı fikirlere sahip olanlar da Meclis’te temsil ediliyorlar.
Bu süreçte ve özellikle yeni anayasanın gündeme geleceği bu dönemde, BDP’nin bu temsil niteliğini ne yönde kullanacağı önem taşıyor.
Bugüne kadar PKK’dan ve İmralı’dan bağımsız bir tutum sergileyemeyen BDP, önümüzdeki dönemde de aynı konumda kalırsa, “muhatap biziz” yönündeki tezleri bir kez daha çökecektir.
Yeni anayasa çalışmaları bağlamında çözüm beklediklerini vurgulayan BDP’lilerin sadece Kandil’in ve İmralı’nın talimatlarını yerine getiren bir organ olmaktan çıkması gerekiyor.
Bunu gerçekleştiremediği sürece siyasi muhatap olabilme niteliğini de kazanamayacaktır.
Yüzde 10 barajının yarattığı zorlukları aşarak parlamentoya girmeyi başaran 36 kişilik grup, yeni anayasa çalışmalarında etkili olmak istiyorsa, bağımsız bir siyasi organ olduğunu kanıtlamalıdır.

İlk işaretler
Ancak gelen ilk işaretler, BDP’nin İmralı ve Kandil’den bağımsız bir işlev ve konum kazanacağı konusunda fazla umut vermiyor.
KCK’dan yapılan ilk açıklamada, “Ya benim dediğim çözümü kabul edersiniz ya da savaş olur” dayatması tekrarlanıyor. Aynı mesajı Sebahat Tuncel’in New York Times’ta yayımlanan makalesinde de bulmak mümkün.
Öne sürülen koşulların başında Abdullah Öcalan’ın durumu geliyor. KCK’nın ilk koşulu Abdullah Öcalan’ın koşullarının düzeltilmesi ve oluşturulacak en azından ev hapsi koşullarında müzakereyi yürütmesi.
Öcalan’ın avukatlarıyla verdiği mesajlarda da en çok vurgulanan konu bu.
İkinci koşul ise operasyonların durdurulması.
BDP ise bu koşullar sağlandıktan sonra yeni anayasada Kürtlere statü verilmesini talep ediyor.
Bu cepheden gelen mesajlara bakıldığında aksi halde terörün tırmanacağı hatta orta şiddette bir savaşa dönüşeceği tehdidi görünüyor.
Cumhurbaşkanı Gül’ün temiz başlangıç çağrısına uygun bir Meclis çalışması olup olmayacağını yakında göreceğiz.
BDP-PKK-Kandil-KCK cephesinden gelen mesajlar yemin krizi yaşanmasa bile sonrasında gerginlik tehdit politikasının devam ettirileceğini gösteriyor.
Bu yöntemle bir çözüme ulaşılabilmesi çok zor. BDP’nin dayatmacı tutumunu AKP’ye, CHP’ye ve MHP’ye kabul ettirmeye çalışması esasen bir çözüm arayışında olmadıklarını düşündürecektir.