Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Arkadaşlarımız Burcu Ünal ve Ozan Güzelce, “Zonguldak eskiden nasıldı, bugün nasıl” sorusuna yanıt aramak üzere Zonguldak’ta araştırma yaptılar. Hazırladıkları dizi yazısı dün başladı.
Burcu ve Ozan’ı bu araştırmaya iten, “Kelebeğin Rüyası” filminde gördükleri Zonguldak’tı.
Bir yanda zincire bağlanmış mükellefiyet kaçağı işçilerin ocağa götürüldüğü, bir yanda tenis şampiyonasına ev sahipliği yapan Zonguldak. Bir yanda veremden, sıtmadan, yoksulluktan kırılanlar, bir yanda balolar, partiler...
Arkadaşlarımız, bunlar gerçek miydi, film icabı mıydı, diye sorarak yola çıkmışlar.

Evet, gerçekti...
Zonguldak, altı cehennem, üstü cennet gibi bir kentti.
Yer altında ölümüne kazanılan bir yaşamın sürdüğü Zonguldak, Cumhuriyet’le birlikte, modern bir kente de dönüşmüştü. Fransızlardan kalan sosyal kalıntıların yanı sıra yabancı ve yerli mühendislerin orada kalmalarını teşvik edecek kültürel ve sportif faaliyetler de vardı. Ayrıca Cumhuriyet balolarının yapıldığı, kadınların İstanbul modasını takip edebildikleri bir kentti. Golf sahaları, sinemaları, tiyatrosuyla, halkevi etkinlikleriyle Zonguldak, “Küçük İstanbul” diye anılırdı.

Savaş koşulları
Zonguldak’ta yer üstündeki hayat, yer altında ölümüne çalışan maden işçileri sayesinde yaşanır.
Yazı dizisindeki, “hem kara hem elmas” sözü de bunu anlatıyor.
Özellikle mükellefiyet uygulamasının yapıldığı İkinci Dünya Savaşı yıllarında yer altında yaşanan dram ile yer üstündeki yaşam arasında fark, çok daha çarpıcıdır.
Mükellefiyet uygulamasının yürüdüğü yıllarda sadece aşkı değil, “Zonguldak’ta yaşam” gözlemlerini de şiirleştiren Zonguldak’ın genç yaşta kaybettiği şairleri Rüştü Onur, Muzaffer Tayyip Uslu, Kemal Uluser, bu yönleriyle de çok değerli aydınlardır.
Hikmet Bila’nın 1987’de tamamladığı, “Kömür Kara” senaryosunda, mükellefiyet yıllarında bu genç şairlerin yaşadığı Zonguldak ve maden ocağı cehennemi birlikte yansır. Yer üstündeki yaşamın yer altında nasıl bir yaşama yaslanarak sürdürüldüğü gözler önüne serilir.

Mükellefiyet koşulları
“Mükellefiyet Zonguldak”ını anlamak için Zonguldaklı değerli araştırmacı Metin Köse’nin iki kitabını okumak gerekir.
Zonguldak köylülerinin kömür ocaklarında zorla çalıştırılması Osmanlı döneminde de uygulanmıştır. İlk uygulama, Osmanlı döneminde 1867 yılındadır. İkincisi ise İkinci Dünya Savaşı’nın sürdüğü 1940’lı yıllardır.
Köse’nin, yıllardır titizlikle sürdürdüğü çalışmasının ilk ürünü, 2010 yılında Doğan Kitap’tan çıkan “Mükellefiyet” romanıdır. “Mükellefiyet”, Osmanlı dönemindeki uygulamayı anlatır.
Metin Köse, ikinci mükellefiyet döneminde yaşanan dramı da, “Göl Dağı” adıyla kitaplaştırdı.
Mükellefiyetten kaçan veya madenden firar eden köylülerin trajik öyküleri, Zonguldak’ın kara bahtını gün ışığına çıkarıyor. Zonguldak’ta mükellefiyet yıllarını ve veremden genç yaşta ölen üç şairin öyküsünü merak edenler için Metin Köse’nin bu iki kitabı, Hikmet Bila’nın “Kömür Kara”sı ve İrfan Yalçın’ın “İlk Yaz Ölümleri” orijinal kaynaklar niteliğindeki eserler.