Diyarbakır’ın Silvan ilçesi kırsalında 13 askerimizin şehit edildiği saldırıyla ilgili olarak basında birçok haber yer aldı.
Çatışma yerinde çıkan ve şehit sayısını artıran yangının uçaklardan atılan bombalar nedeniyle çıktığı; yakınlardaki birliklerden yardım gitmediği, özel tim gönderilmediği, birliğin uykusuz ve yorgun olduğu gibi Türk Silahlı Kuvvetleri’ni(TSK) suçlayan haberlerin yaygınlığı dikkat çekiciydi.
Klişeleşti
Her PKK saldırısından sonra, şehit askerlerin hakkını koruyormuş havası verilerek, TSK’yı “zayıf, haksız ve hatalı”; buna karşın PKK’yı “güçlü, haklı ve hatasız” gösteren haber ve yorumlar artık klişeleşti; mutat bir propaganda, psikolojik harekât yöntemi oldu. Basın yayın organlarına genel olarak bakıldığında propaganda üstünlüğünün PKK’ya geçtiği dahi söylenebilir. Propaganda desteği bakımından PKK kadar şanslı terör örgütü örneğine herhalde sık rastlanmamıştır.
Genelkurmay’ın idari incelemesi
Genelkurmay Başkanlığı, 13 askerimizin şehit olduğu saldırı olayıyla ilgili olarak bir idari soruşturma başlatmış durumda.
Silvan saldırısıyla ilgili olarak henüz Genelkurmay’a bu incelemenin sonuçları rapor edilmiş değil. Basında yer alan “rapor”, Genelkurmay’ın bilgisinde bulunmuyor.
Olayın nasıl meydana geldiği idari inceleme sonucunda tüm detaylarıyla rapor edilecek ve olay aydınlatılacak.
Uçak yoktu
Genelkurmay kaynaklarına, gündeme getirilen iddiaları sordum. Çatışma yerindeki yangının uçaklardan atılan bombalardan çıktığı haberlerinin tamamen gerçek dışı olduğunu belirten askeri yetkililer, şu bilgiyi verdiler:
“Saldırının yaşandığı bölgeden bir tek uçak bile uçmamıştır. Yakın mesafedeki sıcak çatışmalarda zaten uçak kullanılmaz. Bu tür çatışmalarda uçak kullanılması askeri açıdan mantıksızdır. Ancak helikopter kullanılmıştır. Helikopter harekâtı zaten sürekli olarak yapılıyor. Helikopter, takviye birliklerin intikal ettirilmesinde, nokta atışlar yapılmasında ve takipte kullanılır.”
“Mermi bile yangın çıkarır”
Yangının çıkış nedenine ilişkin iddialara ise şu yanıtı aldım: “Çatışmanın yaşandığı sırada hava sıcaklığı 40 derecenin üzerindeydi. Çatışma yerinde kurumuş insan boyunda otlar vardır. Bu otları bir mermi çekirdeği bile tutuşturabilir ve yangına sebebiyet verebilir. Kaldı ki, teröristlerin Rus tipi alev çıkarma niteliği olan el bombaları kullandıkları doğrudur.”
“İç Güvenlik Tugayı değildi”
Şehit olan askerler arasında askerlik hizmetini yapan askerler var. Komando tugaylarının tümüyle profesyonel birliklere dönüştürüldüğü açıklanmıştı. Genelkurmay’a, “Neden birliğin tamamı profesyonel değildi?” diye sordum. Aldığım yanıt şu:
“Sözünü ettiğiniz tugaylar iç güvenlik tugaylarıdır. 6 iç güvenlik tugayının 5’i Kara Kuvvetleri, 1’i ise jandarma bünyesindedir. Çatışmaya giden birliğimiz bu tugayların mensupları değildir. Çatışmaya giren birlik jandarma taktik komando alayının birliğidir. Jandarma komando alayında normal askerliğini yapan personelimiz vardır. İfade ettiğim gibi Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde bir profesyonel tugayımız vardır. Bu tugayda da görev alan personel uzmanlardan oluşan profesyonel personeldir. Kırsal kesim, jandarma sorumluluğunda olduğu için jandarma alayından birlikler bu operasyonda görev almışlardır.”
Yorgundular iddiası
Genelkurmay kaynakları, olayın detayının idari inceleme sonucunda ortaya çıkacağını, diğer iddialarla ilgili şimdilik bilgi sahibi olmadıklarını belirtmekle yetiniyorlar.
Örneğin, “Askerler 3 gündür arazideydi, uykusuzdu, çok yorgundu, çök emri verildi” haberleri gibi. Bu haberlerle verilmek istenen “ihmal” hatta “kasıt var” imaları...
Komuta ihmali veya hatası olup olmadığı da mutlaka yürüyen inceleme sonucunda anlaşılacaktır. Kaldı ki, operasyon ve çatışma koşullarında birliğin güvenliğini sağlama bağlamında hatalar da yapılabilir, eksikler de olabilir.
Ancak insan düşünmeden edemiyor:
Dağda, bayırda gerçek bir operasyonun dönüş yolunda askerlerin yorgun olması, şaşılacak bir durum mudur? Operasyona çıkan asker yorulduğunda; dağda pijamalarını giyip duble yatakta deliksiz bir uyku çekip, ne zaman dinlenip uyanırsa o zaman mı göreve devam eder? Bu operasyon denilen görev kordon boyunda volta atmak gibi bir şey midir? Kalem erbabı, dağdaki komutanlardan daha mı iyi bilir bu işleri?