PKK’nın kurucularından Sakine Cansız ve örgütün Avrupa’daki önemli temsilcileri olarak tanımlanan Fidan Doğan ile Leyla Söylemez’in öldürülmesi, Abdullah Öcalan’la masaya oturan Türkiye’de karşılıklı suçlamalara neden oldu.
Yapılan ilk yorumlarda, suikastler, zamanlaması dikkate alınarak bir şekilde İmralı süreciyle ilişkilendirildi.
İktidar cephesinden ilk yorum Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’ten geldi. Çelik, olayın, “örgüt içi hesaplaşma gibi göründüğü” yorumu yaptı. Bu yoruma tepki gecikmedi. BDP Eşbaşkanları Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak, sert ve kesin ifadelerle cinayetlerin, “derin devlet işi” olduğu suçlamasında bulundular.
PKK’nın Avrupa cephesinden de benzer suçlamalar geldi. KCK da, “Türk gladyosunun işi olabilir” açıklamasıyla aynı suçlamalara katıldı.
İmralı’da Öcalan’la görüşmelerin başladığı bir süreçte PKK’nın üst düzey üç kadın temsilcisinin öldürülmesi sonrasında iktidar ile PKK-KCK-BDP-DTK cephesinden yapılan ilk yorumların bu şekilde olması şaşırtıcı değil.
DTK Eşbaşkanı ve Mardin Bağımsız Milletvekili Ahmet Türk’le, BDP Batman Milletvekili Ayla Akat’ın adaya gittiklerinin açıklanmasından düne kadar, bu tür olaylar yaşanabileceğine ilişkin açıklamalar yapılmıştı.
Her şeye rağmen olay aydınlanmadan, kesin bilgi ve bulgular ortaya çıkmadan peşin hükümle karşılıklı suçlamalarda bulunmak sağlıklı bir yöntem değil. Olayın hemen ardından sıcağı sıcağına yapılan ancak bir bilgiye dayanmayan ilk yorumların yanıltıcı olması olasılığı her zaman yüksektir.
Erdoğan temkinli
Senagal’de gazetecilerin sorularını yanıtlayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, olaya daha temkinli yaklaştı:
“Olayın önce aydınlanmasını beklemek lazım, hemen bir yorum içine girmek yanlış olur. Bu bir iç hesaplaşma olabilir, bunun yanında şu anda teröre karşı bizim vermiş olduğumuz bir mücadele var, mesafe almak istiyoruz, bunu arzu etmeyenler de var” diyerek, “sabırlı olmak gerektiğini” söyledi.
Erdoğan, kesin hüküm içeren ifadeler kullanmayarak temkinli davrandı.
Başbakan’ın yaptığı gibi diğer tarafların da peşin hükümde bulunmak yerine bilgilerin ortaya çıkmasını beklemeleri daha doğru bir yol olur.
Fransız polisi
Olayın aydınlatılması Fransız polisinin sorumluluğuna düşüyor.
Gelişmiş bir ülke olan Fransa’nın, Paris’in en işlek caddelerinden birinde bulunduğu belirtilen bir binada işlenen cinayetlere ilişkin olarak somut bulgulara ulaşması beklenir.
Bu işlek caddede emniyet kameraları bulunduğu gibi cinayetin işlendiği binayı gören kameralar bulunduğunu tahmin etmek zor değil. Ayrıca Fransız polisinin PKK’nın faaliyetlerini izlediği de biliniyor. Fransız polisinin bu binada ve cinayetin işlendiği dairede yaptığı ve yapacağı incelemelerde birçok bilgi ve bulguya ulaşacağı da kuşkusuzdur.
Bu itibarla Fransız polisinin ulaşacağı bilgi, bulgu ve kanıtlar, olayın aydınlatılması açısından çok büyük önem taşıyor.
Cinayetleri çözmekle sorumlu Fransız polisinin elde ettiği ve edeceği bu bilgiler ortaya çıkmadan, kesin hükümde bulunmak, suçlamalarda bulunmak yanlış olur.
Olayı aydınlatacak bilgiler elde edilinceye kadar sabretmek en doğru yoldur.