Kemal Kılıçdaroğlu, Bursa’da ziyaret ettiği kurum ve kuruluşlarda yoğun ilgiyle karşılandı.
BURSA
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, iş ve işçi dünyası ile bir araya geldiği Bursa’da, bir grup gazeteciyle kahvaltı etti. Kılıçdaroğlu, kahvaltıda, gündemdeki konulara ilişkin sorularımızı yanıtladı.
Kılıçdaroğlu, PKK’lılarla kucaklaşan BDP’lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılması için ne yönde oy kullanacakları sorusuna, “Dosyaların tamamı indirilecekse oy veririz, dokunulmazlıkların seçilerek getirilmesi yanlış olur. Bütün dosyalar Genel Kurul’a gelirse destek veririz” karşılığını verdi. Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkındakiler de dahil olmak üzere 800 küsur dosya ile bütün milletvekillerinin kürsü masumiyeti hariç dokunulmazlıklarının kaldırılmasını istiyor.
Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’ın Muhteşem Yüzyıl dizisini eleştirmesi ve televizyon sahibine de seslenmesine ilişkin soruyu ise, “Televizyon sahibi (Ferit Şahenk) Başbakan’a o dizide rol versin. Kanun çalan Süleyman rolü verebilir” diye yanıtladı.
Kılıçdaroğlu’na yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:
Bütün dosyalar inmeli
BDP’lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ilişkin fezlekeler işleme konuldu. Karma Komisyon’a gelecek. Karma Komisyon’da ve Genel Kurul’da BDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda ne yönde oy kullanacaksınız?
- Meclis’te bulunan dosyaların tamamı indirilirse oy veririz. Bazılarının seçilerek indirilmesi yanlış olur. O zaman niye ilke koyduk ki. Bekleyen tüm dosyalar sevk edilmeli, tüm vekillerin dokunulmazlığı kalkmalı ve Türkiye bu ayıptan kurtulmalı. Tüm dosyalar için yargı yolu açılsın, aksi halde siyasi otorite, parlamentodaki egemen irade diğer vekilleri baskı altında tutma aracını elde etmiş olur. ‘Bak sert konuşursan kaldırırım. Sus, yerine otur’ anlayışı getirmiş oluruz ki demokrasinin kabul edeceği bir anlayış değil bu. Tüm kürsü dokunulmazlığı hariç kaldıralım ve mesele bitsin.
Kucaklaşmayı onaylamıyoruz
BDP’li milletvekilleri hakkında fezleke düzenlenmesinin nedeni PKK’lılarla kucaklaşmaları oldu. Bu kucaklaşmayı siz nasıl karşıladınız?
- Asla tasvip etmiyoruz. Onaylamıyoruz. Terör örgütü mensuplarıyla kucaklaşma olur mu? Asla kabul etmiyoruz. Tabii şu soruyu sormaktan da kendimi alamıyorum. O görüntülerle Habur arasında ne fark var? Daha da ileri gittiler. Hükümet, teröristin ayağına götürüp mahkeme kurdurdu. Anayasaya aykırı. Yaptılar bunu. O dönem savcılar neredeydi? Adama göre hukuk olmaz. Hukuk, evrensel bir kavramdır. Adama göre adalet de olmaz.
CHP’li milletvekilleri de tutuklu. BDP’lilerin dokunulmazlığının kaldırılması ihtimali tutukluluk konusunu yeniden gündeme taşıdı. Ne diyorsunuz?
- Milletvekillerinin tutuklu olması bir demokrasi ayıbı. Oy veren yurttaşların tutuklanması anlamına geliyor. Sayın Cumhurbaşkanı’ndan başlayıp Başbakan hariç devletteki bütün yöneticiler uzun tutukluluk süresinin doğru olmadığını her fırsatta söylediler. HSYK üyeleri de dahil. İçeride tutulmalarının tek nedeni Başbakan’ın istemesidir. Bu da yargının içinde bulunduğu tabloyu gösteriyor. Başbakan’ın ‘yargıya söyledik gereğini yapacaklar’ sözü de zaten yargıçların Başbakan’ın istemleri doğrultusunda karar aldıklarının tipik örneği. Silivri yargısı Başbakan’a bakıyor. Başbakan devam derse onlar da devam ediyor. Durun derlerse duruyorlar.
Başbakan, başkanlık sistemine geçilmesini istiyor. İktidar partisi, önerisini de sundu. Öneriyi nasıl karşılıyorsunuz?
- Tümüyle yapay tartışma. Erdoğan çıkıp anlatsın, bu başkanlık sistemi nedir, bir anlayalım. Kendisi biliyor mu acaba ne olduğunu. ‘Yeni bir model bulalım’ diyor. ‘Tek Meclis’ diyor. Yeni Türk modelini açıklasınlar bakalım. Zaten tek Meclis var.
Öneride başkanın, Meclis’i feshetme yetkisi de var?
- Meclis’i de feshedelim o zaman. Niye koruyoruz ki? Sırf demokrasi vardır diye göstermelik Meclis oluşturmanın anlamı yok ki.
İstanbul’un kimliğini bozdular
Çamlıca’ya yapılacak camiden sonra Taksim’e cami yapılması da gündeme geldi. Taksim’e cami önerisine ne diyorsunuz?
- Ayrıntılarını bilmiyorum. Bakanların, başbakanların tartışmalar içine girmelerini doğru bulmam. Kişi başına düşen cami sayısına bakınca ihtiyaç duyulduğunda hemen hemen her yere cami yapılabiliyor. Hele hele inançları, siyasete malzeme etmeyi asla doğru bulmam. Cami üzerinden siyaset, din üzerinden siyaset saygısızlıktır. Dine de camiye de. Çamlıca’ya cami konusunda yetkin kalemleri okudum. Yıllarını estetik ve sanata ayıranları okudum. Başbakan gibi düşünmüyorlar. Başbakan’ın estetik anlayışı ile ömrünü estetiğe ayıran insanların anlayışları taban tabana zıt. Kaldı ki kendi kabinesinde bile farklı görüşler var.
Çamlıca’ya camiyi kabullenmiş mi oluyorsunuz?
- İstanbullular karar verecek. Birkaç kişinin itirazıyla yapılsın, yapılmasın demek mümkün değil.
İstanbul’da İstanbullular karar verecek. Vermeliler daha doğrusu. İstanbul’un kimliği vardı, 10 yılda bitirdiler. Yıllar önce Çetin Altan’ın yazısı vardı. ‘Bir kişinin kentli olması için üç kuşağın kentte yaşaması lazım’ derdi. Kent kültürü olan insan, kentin estetiğine önem verir. Sultanahmet’in siluetine, ortasına gökdelenleri dikersin, ondan utanmazsın sonra da Çamlıca’ya cami için böbürlenirsiniz. Ne ahlaka sığar ne İstanbul’a saygıya sığar. Elbette ki cami yapılmalı. Kimse karşı değil ki. Osmanlı döneminde yapılan camilere bakın, izlerken bile keyifle izlersiniz. O siluete, görkeme, zarafete bakarsınız. Cami elbette yapılabilir. İnsanlar gidecek ibadet edecek. Kim karşı çıkabilir? Ama bunu siyasi malzeme, dayatma yaparsanız, bir kesimden tepki alırsınız doğal olarak.
Cehaletin ötesi bir tablo
Başbakan Erdoğan, Muhteşem Yüzyıl dizisini eleştirdi. Televizyon sahibini ve yapımcıları da kınadı. Sizin görüşünüz nedir?
- Bana göre Başbakan, Kanuni Sultan Süleyman’ı kanun çalan padişah olarak biliyor. Emin olun bilmiyordur kim olduğunu. Çünkü dizi ile belgeselin ne olduğunun farkında değil. Ve bu insan, 21. yüzyılda Başbakanlık koltuğunda oturuyor. Cehaletin ötesinde bir tablo, bir durum var. ‘Yargıya talimat verdim, gereğini yapsın’ diyor. Televizyon sahibini kınıyor. Bence televizyon sahibi (Ferit Şahenk) Sayın Başbakan’a bu dizide bir rol vermeli. Kanun çalan Süleyman rolü verilebilir. Belki dizinin izlenirliği çok daha artar.
Siz Muhteşem Yüzyıl dizisini izliyor musunuz?
- Hayır. Arada bir rastlarsam bakıyorum. Baştan sona izlediğim bir dizi olmadı.
Kürt sorununun çözümü konusunda Şükrü Elekdağ’ın bir çalışma yürüttüğünü açıklamıştınız. Bu çalışma hangi aşamada? Nasıl bir çözüm öngörüyor?
- Şükrü bey, çalışmasını sürdürüyor. Bize bir sunum yaptı. Çalışmaya devam ediyor. AB penceresinden ve AB hukukuyla bu nasıl çözülür diye çalışıyor.
Türkiye Ortadoğu bataklığında
Patriotlar için NATO heyeti çalışmalarına başladı. Gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Türkiye, AKP döneminde Ortadoğu’nun bataklığına girdi. Komşularıyla barış içindeyken bütün komşularıyla savaş noktasına geldi. Şimdi biz, bu işin maliyetini de ödeyeceğiz. Ağır bedeller ödeyeceğiz.
Örtülü ödenek
Örtülü ödenekteki artışları nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Örtülü ödenekte olan para Başbakan’ın insafına terk edilen bir para. Ülkenin çıkarları için harcanması gereken bir para. Geçen yıllardaki uygulamalara bakın. Benzeri geçen yıllarda da var. Çok daha yüksek bu yıl. Ülkenin çıkarları için kullanılması gerekiyor. Bu konuda kaygılar, kuşkular var.
Adaylar çalışıyor
Belediye başkan adaylarınız belli mi? İstanbul, Ankara ve İzmir için isimler belirlediniz mi?
- Var tabii. Bir değil birden fazla var. Adaylar da çalışıyor. Biz de memnunuz. Kararlıyız, İstanbul’u alacağız. Ama şimdiden isim söylemem doğru olmaz.
Hapis cezası alan Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven ile ilgili gelişmeleri nasıl karşılıyorsunuz, görüyorsunuz?
- Hukuk faciası var.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, Bursa’da bir seyyar satıcıdan Milli Piyango bileti satın aldı.
FOTOĞRAF: OZAN GÜZELCE
Okullarda kıyafet serbestliği
İlk ve ortaöğretimde kıyafet zorunluğu kaldırıldı. Nasıl karşıladınız?
- ‘Herkes çocuğunu canının istediği gibi giydirsin’ demek en hafif ifadeyle yoksullarla alay etmektir. Dar gelirli aileler sade ve ortak kıyafetleri satın alamamaktadır. Herhangi bir okul müdürüne ya da sınıf öğretmenine sorsalardı bu acı toplumsal gerçeği öğrenirlerdi. Bir grup varlıklı aile çocuğunun her gün yeni bir marka giyinerek okula ya da sınıfa gelişlerini yoksul aile çocuklarının nasıl karşılayacakları dikkate alınmamıştır. Bu çocuklarla çaresiz ebeveynleri arasında evde yaşanacak tartışmaların çocukları hem ailelerinden hem de okuldan soğutacağı gerçeği önemsenmemiştir.
Unutulmamalıdır ki hiçbir çocuk, psikolojik olarak ezildiği ortama gitmek istemez. İlk ve ortaöğretimde ortak kıyafet zorunluluğu, çocuklarımız arasında sınıf ayrımını ortadan kaldıran, eşitlik duygusunu pekiştiren ve sosyal kaynaşmayı sağlayan bir uygulamaydı. Getirilen bir uygulama bir kıyafet serbestisi değil yeni bir kıyafet yasağıdır. Sözgelişi, ‘okul arması dışında herhangi bir rozet veya arma takılamaz’ yasağı Atatürk rozeti ve bayrağı da kapsamakta mıdır? Başbakan’ın buyruğu ile gündeme getirdiği yönetmelik, çocuklarımız üzerinde yürütülen 4+4+4 uygulamasıyla başlatılmış, sinsi ve siyasi toplum mühendisliğinin bir parçasıdır.
İlkokul çağındaki kız çocuğunun kısa kollu kıyafet giymesine yasak getiren bir anlayış sadece ve sadece sapıklıkla açıklanır. Getirilen düzenleme ile başörtüsünü bir sorun ve ayrışma nedeni olarak ilk ve ortaöğretime taşımak amaçlanmaktadır. O yaştaki çocuklarımızın asla anlamayacakları bir tartışmanın odağı haline getirilmesi ve bunun bilerek, isteyerek, tasarlanarak yapılması tam bir cinayettir.