Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’ndan sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da merakla beklenen Diyarbakır konuşmasını yaptı.
Konuşmanın genelinden çıkan sonuç, Başbakan Erdoğan’ın, Kürt sorununun büyük ölçüde çözüldüğüne inandığıdır.
Erdoğan’ın, yapacaklarını değil yaptıklarını öne çıkaran bir konuşma yapması bunun göstergesiydi. 2005 yılında, “Kürt sorunu vardır ve daha fazla demokrasiyle çözülecektir” diyen Erdoğan’ın, dün bu konuda atılan adımları sayarak, “Sorunu büyük ölçüde çözdük, çözmeye devam ediyoruz” demesi, önemliydi.

Üç politika
Erdoğan, sorunun büyük ölçüde çözüldüğü görüşünü üç politika değişikliğine bağladı:
“Ret, inkâr ve asimilasyon politikaları.”
Başbakan, geçmişte bu üç politikanın uygulandığını, kendi dönemlerinde ise üçünün de kalmadığını vurgulayarak, sorunun özünün ortadan kalktığı mesajı verdi.
TRT-6’nın 24 saat Kürtçe yayını yapmasını, cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü yakınlarının Kürtçe konuşabilmelerini, Kürtçenin propaganda dili olarak kullanılmasını, bazı üniversitelerde Kürt dili enstitülerinin kurulmasını önemli adımlar olarak saydı.

Ortak payda
Erdoğan, birlik çağrısı yaparken, ortak paydaları din ve insanlık üzerinden öne çıkardı. Din kardeşliği vurgusu yaparak Müslümanlık ortak paydaşını, Adem ve Havva’dan geliyoruz, diyerek insanlık ortak paydasını öne çıkardı. “Onlar Kürt arıyorlar biz insan arıyoruz” sözü bu bağlamda dikkat çekiciydi. Keza, Çanakkale ve Sarıkamış’ta, Türk, Kürt, Çerkez, Roman her etnik gruptan insanın koyun koyuna yatmasını da bir diğer ortak payda olarak vurguladı. Şivan Perver ve Ahmet Kaya’yı da anarak duygulara hitap etmeye çalıştı.

Din üzerinden yüklenme
BDP ve Öcalan’a din üzerinden de yüklendi. “Apo’yu peygamber ilan ettiler” vurgusu da, “Kürtlerin dini Zerdüştlüktür diyorlar” ifadesi de dini hassasiyetleri harekete geçirmeyi hedefleyen cümlelerdi.

Anayasal vaat yok
Erdoğan, BDP-PKK cephesinin gündemde tuttuğu özerklik, anayasada statü talebi gibi konulara hiç girmedi. Yeni anayasa bağlamında bu konularda vaatte bulunmadı.
Erdoğan’ın bu yaklaşımı, BDP-PKK cephesinin anayasal taleplerine kapalı olduğunun kanıtıydı.
BDP’ye ve Öcalan’a ağır eleştirilerde bulunan Başbakan Erdoğan’ın söyleminde dikkat çeken CHP’yi “Kürt sorununun sorumlusu” olarak göstermesi ve İsmet Paşa döneminden yine örnekler vermesiydi.

AKP-BDP yarışı
Diyarbakır meydanı, bölgede seçim yarışının yine AKP ile BDP arasında geçeceğini gösteriyor.
Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi bölgeye sokma girişimleri büyük bir oy desteğine dönüşmese de önemsenmelidir. Kılıçdaroğlu’nun Hakkâri ve Diyarbakır’da yaptığı konuşmalarla, Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Süheyl Batum’un anayasa değişikliğiyle ilgili olarak açıkladığı öneriler birlikte ele alındığında, CHP’nin bölgede taban tutmaya çaba göstereceği anlaşılıyor.
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin de Diyarbakır’a gidecek olması bir başka önemli adım olarak değerlendirilmelidir. Bölgede tüm partilerin siyaset alanı bulması toplumsal uzlaşma zemini açısından önemsenmelidir.