Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin 10. kuruluş yıldönümünde, gündemdeki sorunlara ilişkin önemli bir konuşma yaptı.
Erdoğan’ın, terör örgütü PKK’nın artırdığı eylemler, BDP’nin tutumu ve DTK’nin ilan ettiği özerklikle ilgili sözleri bu konularda net bir duruşu gösteriyordu.
“Hâkimiyet bende” mesajı
Seçimden bu yana PKK, terör eylemleriyle bölgedeki hâkim otorite olduğunu göstermeye çalışıyor. Askere ve polise saldırıyor; yol kesiyor, kimlik kontrolü yapıyor, vatandaşların kimliklerini topluyor, asker kaçırıyor, kaymakam adayı kaçırıyor...
Böylece “hâkimiyet bende” mesajı vermeye çalışıyor. PKK terör estirirken, siyasi alanda aynı paralelde faaliyet gösteren parti ve kuruluşlar da hükümeti pazarlık masasına çekmeye çalışıyorlar. Bunu yaparken de pazarlığı olabildiğince yukarıdan açmaya özen gösteriyorlar. Örneğin, tek taraflı özerklik ilan ediyorlar. İleriye dönük tehditler savuruyorlar. “Siz bilirsiniz” demeye getiriyorlar.
“Bıçak kemiğe dayandı”
Başbakan bu gelişmelere ilk kez detaylı bir yanıtı önceki günkü konuşmasında verdi:
“Şu mübarek ramazan ayında maalesef yavrularımız şehit ediliyor. Bu bölücü terör örgütüne karşı bu mübarek ay vesilesiyle sabırla devam ediyoruz. Ama unutmayın medeniyetimizin geçmesinde o cehalet döneminde bile haram aylarda kimse kimseye kurşun atmaz, kan dökmezdi. Dün yine üç yavrumuzu şehit ettiler. Açık söylüyorum artık bıçak kemiğe dayanmıştır. Bu mübarek ramazanda sabrediyoruz. Ama ramazandan sonra barışın miladı bu barış ayıyla, dayanışma ayıyla birlikte çok farklı olacak. Bu ülkede bölücü terör örgütüyle arasına mesafe koyamayanlar da suça iştirak ediyorlar.”
Özerklik yanıtı
Erdoğan, DTK’nın özerklik ilanıyla ilgili olarak da şöyle konuştu:
“Kendi kendilerine bu ülkenin şehirlerinde gayrimeşru parlamento oluşturmak suretiyle Türkiye’nin herhangi bir ilinde operasyon veya ameliyat yapamazlar. Yerel özerklik bilmem ne özerklik, geçin bunları geçin. Kime ne anlatıyorsunuz? Hiçbir vilayetimizde yerel yönetimlerin özerkliği herhangi bir özerklik konuşulamaz. Bizim kitabımızda yok.”
Erdoğan’ın durduğu yer
Başbakan, bu açıklamalarıyla durduğu yeri gösterdi. Hükümetin yürüttüğü açılım politikasının; PKK-BDP-DTK çizginin beklediği gibi Güneydoğu’ya özerklik tanımak, bunu bir statü olarak anayasaya taşımak, Kürtlere kolektif haklar sağlamak gibi bir süreç olmadığını tekrar duyurmuş oldu.
Bireysel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi, kültürlerin yaşanması ve yaşatılması ile üniter yapıyla bağdaşmayacak biçimde özerklik statüsü tanınmasının birbirinden çok farklı yaklaşımlar olduğu hep gözardı ediliyor. Bireysel özgürlüklerin, kültürel hakların genişletilmesi, Türkiye’nin üniter yapısının bozulmasına, bir bölgeye ve etnik gruba özerklik tanınması, giderek devlet yapısının federasyona dönüşmesine uygun bir ortam bulunduğu gibi algılanıp yansıtılmaya çalışılıyor.
PKK-BDP-DTK çizgisinin gündeme getirdiği talepler bireysel hak ve özgürlükler, kültürlerin serbestçe yaşanmasıyla sınırlı değil. O cephe açısından bu aşama geçilmiş görülüyor. Özerklik ilanı, bunun Ankara tarafından kabul edilerek anayasaya taşınması, ayrı bir devlet örgütlenmesinin bugünkü konjonktürdeki ifadesinden başka bir şey değil.
Bu talepler Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi, ilkeleri ve bunlara dayalı bugünkü varlığıyla bağdaşmaz. Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter yapısı içinde, bireysel hak ve özgürlükleri genişleterek daha da demokratik hale getirmek başka; Türk ve Kürt diye ikiye bölerek federasyona dönüştürmek çok başkadır. Özerlik ve federasyon talepleri birlikte yaşama değil aksine ayrışmayı kurumlaştırmak talepleridir.
Başbakan Erdoğan’ın konuşmasını bu bağlamda okumak gerekir.