Sorunların çözüm yeri Meclis’tir söylemi seçim boyunca BDP de dâhil tüm partilerin söylemiydi.
Bu söyleme dayalı “iyi bir başlangıç” beklentisi de vardı. Partiler Meclis’te bir araya gelecekler, ortak çalışma komisyonları kurulacak ve sorunlara çözüm aranacaktı.
Tutuklu milletvekilleri nedeniyle bu hava bozulmaya yüz tutmuşken, Silvan saldırısı tümüyle sıfırladı.
Ne BDP’nin diyebileceği bir şey kaldı, ne de İmralı’nın. Hiçbir şey olmamış gibi davranmanın mümkün olmadığını BDP de, Öcalan da biliyor olmalı.
Terör oldukça
Silvan saldırısının kimin kararı olduğu tartışılıyor. Öcalan’a rağmen mi yapıldı, sorusu en sık sorulan soru.
Saldırıyı gerçekleştirenlerin BDP’yi dikkate almadıkları açık, Öcalan’ı alıp almadıkları da tartışma konusu.
Ancak bu tartışmalar şu gerçeği değiştirmiyor: PKK’nın silahlı teröristleri hem yurt içinde hem de yurt dışında varlıklarını aynen koruyorlar ve eylem yapabiliyorlar, dağa çıkışlar da devam ediyor.
Bir taraftan BDP’nin gündeme getirdiği taleplerin iktidar tarafından kabul edilmesini beklemek, diğer taraftan silahlı saldırıların devam etmesi, bir arada yürüyecek politikalar değil.
“PKK önce silah bırakmalı” çağrısına karşılık, PKK silaha daha fazla sarılıyor.
Bunun karşısında terörist ve terörle mücadelenin sadece ekonomik, sosyal, kültürel, hukuki ve siyasi alanda yürütülmesi beklentisi gerçeği de kavranmıyor. PKK’ya silah kullanmanın serbest, güvenlik güçlerine yasak olduğu bir terörle mücadele anlayışı olamayacağına göre “silahla olmaz” eleştirisinin adresi Kandil olmalı.
PKK’nın saldırıları gösteriyor ki, teröristle silahlı mücadeleyi rafa kaldırıp diğer alanlarda önlem almakla, eylemler önlenemiyor. Silvan saldırısı ve öncesinde asker ve polislerin şehit edilmesi ve kaçırılmasıyla sonuçlanan terör eylemleri, güvenlik güçlerine, “sen ona uyma” denilecek cinsten olaylar değildir. Şehirde ve dağlarda eli silahlı teröristler oldukça, güvenlik güçleri de teröristlerle mücadele edecektir.
Meclis’te politika
Diğer alanlarda izlenecek politika ise Meclis’te siyasal uzlaşmaya dayalı ortak politika olmalıdır. İktidar partisinin aldığı oy oranı yüzde 50 olsa bile terör sorunu niteliği gereği siyasal ve toplumsal uzlaşmaya dayalı politikalarla mücadele edilmesi gereken bir sorundur.
Silvan saldırısından sonra AKP-CHP ve MHP’nin Meclis’te ortak bir deklarasyona imza atmaları, ortak politika üretilmesine uygun bir zemin oluşturmuştur. Bu ortak duruş sadece bir deklarasyonla sonlanmamalıdır.
Eğer ifade edildiği gibi her sorunun çözüm yeri Meclis olacaksa, bu deklarasyon ortak iradeye ve ortak politikaya dönüştürülmelidir.
Dağa çıkışı azaltacağı düşüncesiyle sivil alanda atılması gerekli görülen adımlar varsa, bu adımlar Meclis’teki siyasal uzlaşmaya dayalı olarak atılmalıdır.
CHP ve MHP terörle mücadelede hükümete destek vereceklerini açıkladıklarına göre, bu söz hem hükümet hem muhalefet bakımından “söz” olarak kalmamalıdır.
BDP de kendisi açısından katkıda bulunabileceği havası yaratmış olsa, Silvan sonrasında, PKK’dan bağımsız hareket edebilecek bir konumda ve güçte olmadığı izlenimi vermiştir.
Hükümet izleyeceği politikaları Meclis’e dayandırırsa, hem siyasal hem toplumsal açıdan daha güçlü bir zeminde hareket edecektir.