CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “demokrasi raporu”nu da açıkladı. CHP, bir yandan düşünce sistemini yineliyor bir yandan da yaftaları bir bir çıkarıyor.
Kılıçdaroğlu, tıpkı 1970’lerdeki Bülent Ecevit gibi çok üretken bir bilim kurulu oluşturdu. Prof. Dr. Sencer Ayata’nın başkanlık ettiği, sayıları yüzlerle ifade edilen bilim insanlarının hazırladıkları projeler, kamuoyunun dikkatini çekiyor.
Kılıçdaroğlu, partisinin düşünce yapısını yenilerken, CHP’nin boynuna asılmış yaftaları da çıkarmaya başladı.
“Din düşmanlığı”
Kılıçdaroğlu, CHP’nin sosyal adaleti özleyen, ancak mütedeyyin olduğu için partiden uzak duran kesimlere ulaşmayı hedefledi. Bu kesimle CHP arasındaki en büyük engel CHP’ye yapıştırılan, “din düşmanı” yaftasıydı.
Bülent Ecevit gibi Kılıçdaroğlu da işe bu yaftayı çıkarmakla başladı. Bu konudaki önyargıları kıracak adımlar attı. CHP’nin din düşmanı olmadığını, mütedeyyin kesimlere verdiği mesajlarla anlatmaya çalıştı. Dini siyasete alet etmekle, dindar olmak arasındaki farkı işledi. Dindar vatandaşları değil, dini siyasette kullananları eleştirmeye özen gösterdi.
“Darbecilik”
CHP liderinin partisine yapıştırılan, “darbeci”, “askerci” yaftasını da boynundan attığını söyleyebiliriz.
Darbelerden en fazla zararı gören parti CHP’dir. Askeri müdahalelerde bütün kadroları biçilen, kurumsal olarak da tarihe gömülmek istenen CHP oldu. Buna rağmen kurucu parti olmaktan kaynaklanan başta laiklik olmak üzere rejimin niteliklerine ilişkin hassasiyetleri hep “darbeci”, “askerci”, orducu” suçlamaları için kullanıldı.
Kılıçdaroğlu, önceki gün açıkladığı demokrasi raporuyla, askerin demokrasilerde olması gereken yerini ve asker-sivil ilişkilerini net biçimde ortaya koydu. Erkleri yerli yerinde çalışan bir demokraside askerin sivillerin kontrolünde olması gerektiğini, bunun da en güçlü zemininin parlamento olduğunu vurguladı.
Bununla da yetinmeyip 35. maddenin kaldırılmasından Genelkurmay Başkanı’nın Savunma Bakanı’na bağlanmasına, savunma harcamalarının denetimi ve kısıtlanmasına kadar somut önerilerde bulundu.
İnsan hakları
Kılıçdaroğlu, özgürlükçü demokrasi anlayışını açıklarken insan haklarını merkeze koyduklarını da vurguladı. İnsan odaklı bir siyaset anlayışı özgürlükçü demokrasinin ilk koşuludur. Bu bağlamda, yurttaşı esas alan bir devlet yönetimi ilk hedef olmalıdır. Sosyal demokrat bir partinin kurum ve kuralları bu esasa göre düzenlemesi çağın gereğidir.
Değişim
Bülent Ecevit’i 1970’lerde başarıya götüren değişim iddiasıdır. Düzen değişikliği ile yola çıkan Ecevit, toplumda büyük umut yaratmıştı.
Kılıçdaroğlu’nun da aynı yolda ilerlemeyi hedef aldığı anlaşılıyor. CHP’yi değişimin öncüsü yapmak. Gerçekten ileri demokrasinin değerlerini yaşama geçirmek, bunun zorunlu kıldığı altyapıyı oluşturmak. CHP liderinin, siyaset kültürü değişmeli derken de bu hedefleri kastettiği anlaşılıyor.
Özgürlükler ve değişimden yana bir CHP, Türkiye’nin sorunlarının çözümüne çok daha fazla katkı yapacaktır.