Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

PKK, önceki akşam 22.00 sıralarında Şırnak Beytüşşebap’ın ilçe merkezi ve çevresindeki askeri üs ve bölgelere saldırarak, Şemdinli stratejisinden geri adım atmayacağını ortaya koydu.
10 güvenlik görevlisinin şehit olduğu, 8 güvenlik görevlisinin yaralandığı saldırıda ağır zayiat verdiği söylenen örgütün, Suriye konjonktürüne bağlı geliştirdiği strateji, özellikle ilçe merkezlerini hedef alıyor ve buralarda geçici ya da çok kısa süreli de olsa üstünlük sağlamayı amaçlıyor. Terör örgütü, bu yöntemi izlerken, büyük bölümü çocuk olan kayıplarının sayısını da fazla önemsemediği görüntüsü veriyor. Örgüt, bu yolla, dünyaya, Suriye’dekine benzer bir savaşın Türkiye’de de devam ettiği mesajını, Türkiye’ye karşı da Suriye konusunda gözdağı vermeye çalışıyor.
Beytüşşebap saldırısı, örgütün, kış aylarına kadar, hatta daha da yüksek sayıda teröristle benzer saldırılarını sürdürme eğiliminde olduğunu ortaya koydu. Örgüt, saldırıyla aynı zamanda Şemdinli’deki büyük operasyonlara rağmen, hala bölgede olduğu ve alan hakimiyeti kurduğu mesajını vermeyi de amaçlıyor. Örgütün, silahlı propaganda amaçlı saldırıları, içerdiği bu mesajlar dikkate alındığında, aynı zamanda bir propaganda stratejisi yürüttüğünü de gösteriyor.

Alkan’ın analizi
Beytüşşebap’taki saldırının ayrıntılarının netleştiği saatlerde, Yargıtay Başkanı Ali Alkan, adli yıl açılış konuşmasını yapıyordu. Alkan, ilk kez bir Genelkurmay Başkanı’nın da katıldığı törende, terör konusunda, özellikle terörist propaganda faaliyetleri konusunda ince mesajlar verdi.
Konuşmasının bu bölümüne, “Terör, insan haklarını ciddi bir şekilde tehlikeye atan, demokrasiyi tehdit eden ve özellikle meşru hükümetleri istikrarsızlığa uğratmayı ve çoğulcu sivil toplumu yıkmayı amaçlayan cebir ve şiddete dayalı bir olgudur” sözleriyle başlayan Alkan, teröre karşı kararlı bir mücadelenin ortaya konulduğunu vurgulayarak, “Terörist faaliyetler, hiçbir hukuki gerekçeye dayandırılarak savunulamaz ve haklı görülemez” dedi.

İfade yöntemlerine dikkat
Alkan’ın konuşmasının en dikkat çekici bölümlerinden birisi de ifade özgürlüğü ile terörist yöntemler arasına çektiği sınır.
Alkan, bu konuda, “Terörist yöntemlerle, ifade yöntemleri birbirinden ayrılmalıdır. Şiddete teşvik, ırkçılığa çağrı ve nefret içeren ifadelere geçit vermemeli, ancak kamu gücünü temsil edenler de toleransı elden bırakmamalıdır” diyor.
Bu söylem, geçtiğimiz günlerde yaşadığımız BDP milletvekillerinin Şemdinli yakınlarında PKK teröristleriyle kucaklaşma görüntülerine ve terör eylemleri ile ilgili yapılan kimi yorumlara gönderme niteliğinde.

Asıl hedef insan hakları
Alkan, terörist faaliyetlerle birbirine sıkça karıştırılan kişi hak ve özgürlükleri konusunda ise terörün asıl hedefinin ne olduğunu, “Terörist faaliyetler, özellikle din, demokrasi, milliyet, çoğulculuk ve insan hakları gibi toplumsal veya hukuksal değerleri, sadece istismar amacıyla kullanır. Terörün bu değerlere yönelik istismar edici stratejisi; mücadelenin bu alanlarda da kararlılıkla sürdürülmesi gerektiğini ortaya koymaktadır” sözleriyle anımsatıyor.
Alkan, bütün bu uyarıların ardından, devlete de hukuka uygunluk konusunda mesaj göndererek, “Terörle mücadelede hukukun üstünlüğüne bağlı kalma, sadece mümkün olması gereken değil, aynı zamanda gerekli ve zorunlu olan koşuldur. Yargı, terörün hangi özgürlükleri istismar amacıyla kullandığının farkındadır. Biz devletimizin hukukun üstünlüğü ilkesi içinde kalarak terörü sona erdireceğine gönülden inanıyoruz” diyor.
Alkan’ın sözleri, içinden geçtiğimiz günlerde, yargının, terörle mücadele konusunda alması gereken pozisyona ilişkin önemli mesajlar taşıyor.