BDP, “direniş kongresi” adını verdiği 2. Olağan Kongresi’ni yaptı. Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak, partinin eşbaşkanlığına yeniden seçildiler.
BDP kongresinden çıkan ana mesajın “yola aynen devam” olduğunu söyleyebiliriz. PKK cephesi, Öcalan’ı, Kandil’i, DTK’sı ve BDP’siyle “ayrılık” yolunda ve terör eşliğinde yürümeyi sürdüreceğini bir kez daha ilan etti.
Kongrenin havası, yapılan konuşmalar, atılan sloganlar ve ortaya konulan koşullar BDP’nin, PKK çizgisi doğrultusunda dayatma politikası izlemeye devam edeceğini gösterdi.
Anayasa’ya özerklik hükmü
Demirtaş ve diğer konuşmacılar yeni anayasaya “özerklik” hükmünün konulmasını vazgeçilmez bir koşul olarak ileri sürdüler. Özerklik için bütün güçleriyle çalışacaklarını ve direneceklerini ifade ettiler.
Birkaç yıl önce Öcalan’ın ağzından, “farklı kültürler anayasada kabul edilsin, bu bile dağdan inmeye yeter” biçiminde mesajlar verilirken, şimdi, özerkliğin anayasal bir kurum haline getirilmesi birinci koşul olarak gündeme sürülmüş oldu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kısa bir süre önce, “Özerklik ne demek, bizim kitabımızda yok” diyerek, kesin tutum aldığı biliniyor. “Özerklik için direnme” kararı aldığı bu kongreden sonra BDP’nin, yeni anayasa için makul önerilerde bulunma olasılığının kalmadığı ortaya çıktı.
Öcalan koşulu
BDP’nin ortaya koyduğu bir başka koşul da Öcalan’ın önce ev hapsine çıkarılması, sonra da serbest bırakılması. Öcalan’la “müzakere”nin sürdürülmesi ve hükümete verdiği yol haritasının uygulanması koşulları da var.
BDP, “muhatap biziz” demiş olsa da, hükümete “tek adres” olarak Öcalan’ı gösteriyor.
Buradan da anlaşılıyor ki, BDP’nin İmralı veya Kandil üzerinde hiçbir etkisi yok. Aksine, İmralı ve Kandil’e bağlı ve bağımlı bir siyasi varlık olarak durmaya devam edeceği anlaşılıyor.
Nitekim, “terör örgütüyle araya mesafe koysun” taleplerinin BDP açısından hiçbir anlam taşımadığı, aksine PKK’ya mümkün olduğu kadar yakın, hatta onunla aynı olduğunu kanıtlamaya çalıştığı bu kongrede de görüldü.
Meclis zemini
BDP kongresinde milletvekillerinin Meclis’i boykot eylemine devam edecekleri de tekrarlandı. Demirtaş, Meclis’e gelmek için koşulların oluşmadığını açıkladı. Ancak yeni yönetimle durumu tekrar değerlendireceklerini de söyledi. Bu konuda kararı BDP’nin değil İmralı ve Kandil’in vereceği de anlaşılmış oldu.
BDP’nin bir yandan barışa ve yeni anayasaya katkı vermek istiyoruz deyip bir yandan yeni anayasanın şekilleneceği tek kurum olan TBMM’yi boykot etmesi çelişkili bir tutumdur.
TBMM gibi milli iradenin tecelli ettiği bir kurum dışında, “çözüm” aramak, bunu dayatma ve tehditle yürütmeye çalışmak, “barış” söylemini havada bırakıyor.
Bu koşullar ve anlayış içinde BDP’nin yeni anayasanın hazırlanması sürecinde etkin olması mümkün gözükmüyor.
Terörün tırmanacağı mesajının da verildiği bu süreçte, sorumluluk hissetmediği gibi sadece hükümeti suçlayan BDP’nin, kendini “muhatap” konumundan çıkardığı, politika üretmek yerine, İmralı ve Kandil’den gelecek talimat ve kararları uygulamakla yetineceği de görüldü.