Başbakan Bülent Ecevit, bir yandan seçim hazırlıklarına yönelirken bir yandan da seçimin önümüzdeki yıla kalması gerektiğinde ısrar ediyor. Başbakan Ecevit’in bu isteğine Saadet Partisi destek veriyor. Ancak diğer partiler 3 Kasım’da seçimden yana görünüyor. DYP lideri Çiller, ANAP lideri Yılmaz’ın seçim konusunda samimi olmadığını düşünüyor. Seçim kararı almadan önce AB yasalarının çıkarılmasını isteyen Yılmaz’ın, dönüş içinde olduğunu savunuyor. Çiller, seçimde samimi olan partilerin bugün Meclis’i açıp seçim kararı almaları gerektiği üzerinde duruyor.
DSP lideri ve Başbakan Ecevit, seçimin ertelenmesi konusunda neden bu kadar ısrarcı. Başbakan’a dün sorduk:
Seçimin önümüzdeki yıla kalması için ısrar ediyorsunuz. Seçimin ortaklarınız için de iyi olmayacağı mesajı da verdiniz. Bu ısrarınızın nedeni iktidar yıpranması mı?
Hükümetin yaptığı reformların, ekonomi programının iyileştirici sonuçlarının halka yansıması gerekir. Henüz yansımadı. Aldığımız birçok karar, reform, yeniden yapılanma niteliğinde. Ancak vatandaşa yansıması biraz zaman alır. Bu nedenle zamana ihtiyaç olduğunu belirtmeye çalışıyorum.
Seçim sonuçlarından endişe mi duyuyorsunuz?
DSP açısından bir endişem yok. DSP çok sağlam yapılı bir partidir. Her seçimde kendisine biçilen anket oranlarından çok fazla oy almıştır. Ancak, uzunca bir süredir Tayyip Erdoğan’ın AK Partisi’nin önde olduğu ve HADEP’in de barajı aşacağı yönünde kamuoyu eğilimleri yansıtılıyor. Seçimin önümüzdeki yıla, hatta mümkünse normal zamanına bırakılmasını istememin bir nedeni de bu. Eğer seçim sonuçları yansıtılan bu eğilimler doğrultusunda çıkarsa, Türkiye’de yine rejim açısından sorunlar yaşanır.
DSP laikliği güçlendirmiştir28 Şubat sürecini mi kastediyorsunuz?
Hayır. 28 Şubat fenomenini kastetmiyorum. Bu partiler kapatılsın, yöneticileri, mensupları hapse atılsın demiyorum. Böyle bir düşüncem, böyle bir yaklaşımım olamaz. Ancak, şunu biliyorum ki, rejim açısından sıkıntı yaratacak bu tür akımlarla ciddi anlamda mücadele edilmiyor. Bunu yapan ve yapabilecek olan tek parti DSP’dir. Nitekim yapmıştır da. DSP Türkiye’de iktidarı döneminde laikliği halkı rahatsız etmeden güçlendirmiştir. Koalisyondaki en önemli hizmetlerinden biri budur.
AK Parti birinci olur, HADEP barajı aşarsa rejim açısından ne gibi sıkıntılar doğacağını düşünüyorsunuz?
Bunun örneklerini yaşadık. Laikliğe aykırı biçimde günlük yaşamda sıkıntılar doğabilir. Rejimimizle bağdaşmayan dayatmalar söz konusu olabilir. Ülke ve ulus bütünlüğümüz açısından sakıncalı durumlar olabilir. Daha önce yaşadığımız Merve olayı, bölücü akımı temsil etme gayretleri, Meclis’te örneklerini gördüğümüz sıkıntılı girişimler yaşanabilir.
Ben teslimiyetçi olamamSiz nasıl bir mücadele yapmayı düşünüyorsunuz?
DSP, her zaman laikliğe, ülke ve ulus bütünlüğüne, ulusal çıkarlara samimi olarak sahip çıkmıştır. Bunlara karşı olan akımlarla siyasi olarak ciddi ve samimi biçimde mücadele etmiştir. Bu konularda asla oy kaygısıyla hareket etmemiş, ülke ve ulus menfaatlerini ön planda tutmuştur. Yine aynı tutumu gösterecek, aynı mücadeleyi verecektir. Görüyorum ki, diğer partilerde böyle bir tutum alma, böyle bir mücadele verme gayreti yok. Aksine, bazıları bu akımlardan fayda umuyor. İşbirliği yapmaya çalışıyor. Onları taklit ederek oy toplamaya çabalıyor. Onlara karşı teslimiyetçi bir yaklaşım sergiliyorlar. Oysa, ben ülkeyi Tayyip Erdoğan’a, onun AK Partisi’ne, HADEP’e teslim edemem. Onlara karşı teslimiyetçi olamam. Tersine mücadeleci olurum. Biz bu mücadeleyi seçimi kazandığımız l8 Nisan l999 günün akşamında da sürdürdük. Bu konuda hiç ödün vermedik. Hükümette de, Meclis’te de bu tavrımızı gösterdik. Meclis’te yaşanan Merve Kavakçı olayında da bu yaklaşımımızı bütün Türkiye gördü.
Başbakan Ecevit, bu koşullarda erken seçim yapılmasının, Türkiye ve rejim açısından kötü bir tablo ortaya çıkarabileceğine dikkat çekiyor ve bu nedenle de seçimin önümüzdeki yıl ve normal zamanında yapılması gerektiğini savunuyor. Seçimin daha ileri bir tarihe bırakılması için çalışacağını belirtiyor.
15 gündür doktora gitmeyen Başbakan Ecevit, kendisini nasıl hissettiğinin sorulması üzerine, "Aslında gitmem gerekiyordu. Fakat gitseydim, o geceden itibaren veya ertesi günden itibaren ne tür yalanların yine ortaya serileceğini biliyordum. Onun için belki bir riski göze alarak ‘şimdilik’ gitmiyorum" dedi. Bazı köşe yazarlarının kendisi hakkında tahammül edilemez şeyler yazdığına işaret eden Ecevit, sağlık konusunun çok istismar edildiğini, yıllardır hiç hastalığı yokken, "Şu hastalığı, bu hastalığı var" diye propaganda yapıldığını söyledi. Ecevit, son 3 - 4 ayda bunların dayanılmaz ölçülere vardığını ve yurtdışına da taşırıldığını ifade ederek, "Ama moralimi bozmamak için elimden geleni yaptım" dedi.
AK Parti ve HADEP’in güçlenmesini neye bağlıyorsunuz?
En önemli nedeni diğer siyasi partilerin bu akımlarla ciddi bir siyasi mücadeleye girmemiş olmalarıdır. DSP dışındaki partiler bir yandan laiklik savunucusu gibi görünüyor, bir yandan din ve dince kutsal sayılan simgeleri telaffuz ederek göz kırpıyorlar, böylece oy toplamaya çalışıyorlar. Bu kendilerine Yeni Oluşum adı verenlerde bile gözleniyor. Bir yandan, DSP’nin büyük bir titizlikle oluşturduğu, ‘inançlara saygılı laiklik’ anlayışını taklit eden ifadeler kullanıyorlar, bir yandan da dini siyasete alet edecek söylemi bırakmıyorlar. Hem AK Parti’ye hem de HADEP’e yakın söylem kullanarak oylarını artırmayı, hatta onlarla seçim işbirliğine yönelmeyi hesaplıyorlar. Laiklik karşıtı ve bölücü akımlarla böyle mücadele edilmez. Diğer partilerin bu yaklaşımı nedeniyle bu akımların güçlendiğini sanıyorum. Bir diğer neden de halkın kandırılması. ‘Değiştim, değişti’ kandırmacası yapılıyor.