Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları

SORUNUN muhabbetini yapmaya gelince, maşallah bülbül gibi şakıyor herkes. Adının önünde “Terör ve Güvenlik Stratejileri Uzmanı” unvanı bulunan Doç. Dr. Maya Arakon da vicdanları titreten şeyler söylüyor:
“Hep fakirin fukaranın, emekçinin, köylünün çocuğu gidiyor. Ben artık buna dayanamıyorum. Bir kadın olarak dayanamıyorum. Bu analar şehit cenazesine sarılıp ağlarken kahroluyorum ama bilin ki aynı anda bir Kürt anası da kimselere gösteremeden çocuğunun cenazesine sarılıp ağlıyor. Ve terörist anası olarak damgalandığı için çocuğuna acısını göstermeye bile hakkı yok artık.”
Aksini savunacak biri var mı?
Yok.
Ama derseniz ki, bu edebiyatın sorunu çözmeye zerre kadar faydası var mı?
O da yok!
* * *
Maya Hanım önemli bir şey söylüyor bu arada:
“Allah korusun ama eğer bir gün Teşvikiye Camii’nden bir cenaze kalkarsa, bir işadamının oğlu, akrabası, bir paşanın oğlu, akrabası çatışmalarda ölürse, bakın o zaman bu terör duruyor mu, durmuyor mu?”
Madem soruyor Maya Hanım, cevap verelim...
Değil o zaman, bugün istenen her şeye “Evet” deseniz ve hatta Apo’ya af çıkarsanız bile...
“Bu terör” durmaz.
Evet.
Önce ortalık sakinler biraz.
Ya sonra?
Hiç kimse kendini kandırmasın.
Talabani’den Barzani’ye... Emine Ayna’dan Osman Baydemir’e... Şivan Perwer’den Kürdistan Ulusal Kongresi Başkanı İranlı Kürt Tahir Kemalzade’ye...
Pek çoğununun aklında da, fikrinde de, gönlünde de, attıkları her adımda ve yaptıkları her hesapta da; bağımsız bir “Kürt Devleti” var.
Aksini söyleyen yalancıdır.
Aksini düşünen salaktır.
Zurnanın “zırt” dediği yer ise işte tam burasıdır.
* * *
Madem öyle ve de “Kürt meselesi” sadece Türkiye’nin derdi olmadığına göre...
Kendini dünyadaki her derdin bir numaralı muhatabı sayan ABD bir çağrı yapsa:
“Ey yeryüzündeki tüm Kürtler, toplanın ve ne istediğinize karar verin. Verin ki, biz de ne yapacağımıza karar verelim” dese meselâ.
Irak’taki, İran’daki, Suriye’deki, Türkiye’deki, Almanya’daki, Fransa’daki, şuradaki, buradaki Kürtler; böyle bir çağrı karşısında ne yapar acaba?
Kim bilir...
Bu sorunun yanıtı, belki de yaşanan sorunun çaresidir!

Haberin Devamı

Tek karelik Afrika!

Haberin Devamı
Zurnanın ‘zırt’ dediği yer

Çığlık
Yolcular uçağa binmek için beklerken, bir araç yanaşmış kapıya. Bakmışlar, kaptan pilotla yardımcısı iniyor.
Ama bir tuhaflık var.
Kaptan pilotun elinde bir beyaz baston, kolunda üç noktalı bant. Yardımcı pilotun elinde bir köpek tasması, tasmanın ucunda bir köpek. Sağa sola çarparak öylece ilerliyorlar uçağa.
Yolcular merak içinde doluşmuşlar.
Motorlar çalışmış, pervaneler dönmeye başlamış, tekerler harekete geçmiş ve uçak gittikçe hızlanmış.
Yolcular panik.
Kimi duaya başlamış, kimi pencereden bakınmaya...
Tam pistin sonunu gelirken, bütün yolcular çığlığı basmış.
Hemen ardından da uçak havalanmış.
Kaptan pilot arkasına yaslanıp, yardımcısına dönmüş:
“Biliyor musun? Bir gün çığlık atmakta gecikecekler ve hep birlikte geberip gideceğiz!”
Kıssadan çıkan hisseyi anladınız mutlaka:
-Çığlık atmada sakın geç kalmayın!