Türkiye Atom Enerjisi Kurumu “zincirleme reaksiyonu” şöyle tanımlıyor:
“Fisyon sonucunda (çekirdek parçalanması) ortaya çıkan nötronların, ortamda bulunan diğer fisyon yapabilen atomların çekirdekleri tarafından yutularak, onları da aynı reaksiyona sokması ve bunun ardışık olarak tekrarlanmasıdır.”
Zincirleme reaksiyon, örneğin nükleer santrallerde olduğu gibi “kontrollü bir şekilde” yani “bilinçli olarak” yapılıyorsa sorun yok.
Ya aksi olursa, kontrolsüz bir zincirleme reaksiyon durumu yaşanırsa?
O zaman çok kısa bir süre içinde çok büyük bir enerji ortaya çıkar ki, sonuç felâkettir.
Nitekim atom bombasının patlaması da, bu şekilde gerçekleşir!
* * *
Bakın şimdi.
2012 yılının ilk üç ayında bütçe gelirleri, geçen senenin aynı dönemine oranla yüzde 12,6 artışla 77,4 milyar liraya çıkarken; bütçe giderleri de yüzde 15,1 artarak 83,8 milyar lira olarak gerçekleşti.
Sonuçta bütçe açığı Mart ayında 5.5 milyar lira, ilk üç ayda ise 6.5 milyar lira oldu.
Ya da...
Ocak ayında işsizlik oranı yüzde 10.2 oranına çıktı. Böylece işsizlik oranı 2011 yılı Aralık ayındaki yüzde 9.8 seviyesinden sonra tekrar çift hanelere ulaşmış oldu. İşsiz sayısı ise 2011 yılı Aralık ayına göre 88 bin kişi artarak 2 milyon 664 bin kişiye ulaştı.
Kaygılanmamak elde değil.
Çünkü akla gelen sorulardan biri de şu:
Ekonomideki bu patlamaların, sosyal dokuyu parçalayarak kontrolsüz bir zincirleme reaksiyona dönüşme ihtimali, acaba var mı?
* * *
Ekonomiden fazla anlamam ama sanmam ki hiç kimse, “bütçe açığının büyümesinden” veya “işsizliğin artmasından” mutlu olsun.
Ve daha önemlisi, bu gelişmelerin “bilinçli tercihler” olduğunu savunsun!
Yine bakın meselâ...
Türkiye’de 19 milyon aile var.
Baştaki yüzde 20’lik bölüm “en zengin” sondaki yüzdeki 20’lik bölüm “en fakir” olarak adlandırılmış.
İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası da çeşitli verileri derleyip, toplayarak; zenginlerle yoksulların harcama haritasını çıkartmış.
İlk bölümdeki 3 milyon 761 bin aile ile son bölümdeki 3 milyon 761 bin aile arasında, her biri diğerinden ürkütücü uçurumlar var.
Ama şu kadarını bilmek... “Zenginin sadece araba masrafının, yoksulun gelirinden fazla olduğu” gerçeğini öğrenmek bile...
Sosyal yaşamda kontrolsüz bir zincirleme reaksiyon yaşanma tehlikesinin çok fazla olduğunu ve tepemizde bir atom bombasının asılı durduğunu anlamaya yetiyor!
Tek karelik sualanı!
Alaçatı’da inecek var
İstanbul’dan kalkan bir uçak, yolcularını Alaçatı’ya indirebilir mi?
Alaçatı’da havaalanı olmadığına göre...
İmkânsız.
Ha şöyle olur.
Uçak Alaçatı üzerine gelince yolcularını paraşütle atar, denize düşünler, üzerine bir de sörf yapar!
Yok.
Maceraya gerek yok zira bunun çok daha pratik bir çaresi var.
Alışık olmadığımız için pek farkında olmasak da, denizden kalkıp, denize inen uçaklarla bu iş pekâlâ yapılır.
Ve yaz gelince, İstanbul’dan kalkan uçaklar yolcularını bu sayede Alaçatı’ya indirecekler.
Kaç paraya, derseniz...
Ücreti 227 lira ile 577 lira arasıymış.
Aslında başka yerlerde epey ciddi bir iş deniz uçağı ile yolcu taşımacılığı.
“Tek karelik sualanı!” da, zaten bunun kanıtı.