HESAPTA Anayasa değişecek ya... Yargı reformu yapılacak ya... Akılda, fikirde hep aynı hesap var.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerini TBMM seçsin!
Yetmez.
Anayasa Mahkemesi üyelerini TBMM seçsin!
Yetmez.
Mümkünse Yargıtay Başkanı ile Danıştay Başkanı’nı da TBMM seçsin!
Olur ağam.
Seçsin.
Ama yüreğinde zerre kadar cesaret, varlığında demokratlıktan eser varsa bu hesabın peşinde koşanların; gelsinler, önce şu Seçim ve Siyasi Partiler yasalarını AB standartlarına uyduralım.
* * *
Kendi payıma talebim, “iki madde” yalnızca.
Örneğin İzmir.
24 milletvekilli seçiliyor.
Madde 1-
Ayırın İzmir’i 24 bölgeye.
Madde 2-
Siyasi partilere, her bölgeden beş aday gösterme mecburiyetini getirin.
Tamam.
Hepsi bu kadar.
* * *
Seçim günü geldiğinde sandık başına gidenler, oy verdikleri partinin beş adayından birini tercih etsinler ve TBMM, Türkiye’nin 550 seçim bölgesinden gelen milletvekilleri tarafından oluşsun.
Tamam.
İşte o Meclis, “Genelkurmay Başkanı dahil” kimi seçerse...
Hepsine kabul.
* * *
Fakat siz “gerçek bir demokrasi” istemiyorsunuz.
Tek derdiniz demokrasiyi maymun edip, maymuncuk gibi sokacağınız her kilidi açmasını sağlamak!
Yok.
Sizin, milleti gerçekten temsil eden vekillere ihtiyacınız yok.
Ve dahası, korkarsınız onlardan.
Çünkü onlar sizi bir dinler, iki dinler...
Sonunda halkın sesine kulak verirler.
“Kaldır” talimatı verdiğiniz eller...
Çok geçmeden bir yumruk olup, tepenize iner!
Vatan’a helal olsun
VATAN gazetesi internet sitesi yönetmeni Aylin Duruoğlu, 300 gün boyunca, kendine şu soruyu sordu:
“Ben neden buradayım?”
Hücrede geçen 10 ay ve yanıtı meçhul hep aynı soru:
“Ben neden buradayım?”
Allah muhafaza...
İnsan kafayı yer!
Aylin Duruoğlu’nun 300 gün sonra o soruya cevap bulma umuduyla mahkemeye giderken çekilmiş fotoğraflarına baktım. Suçlu ya da suçsuz, sanıklar bu durumda başını öne eğer çoğu kez. Gözlerini kaçırır üzerine çevrili gözlerden.
Aylin öyle değildi.
Başı dikti.
Gözlerinde inatçı ama inançlı bir ifade vardı.
Aslında herkes biliyordu. Onu içeri tıkan, “bir teröristin eski arkadaşı olmaktan” ibaret, kıldan ince bir bağdı.
Polisler söylemişti ona, “Bazen kurunun yanında yaş da yanıyor” demişti.
Ve duruşma sonunda Aylin tahliye edildi.
Ama Aylin’in içinde yanan ateşin uzun süre sönmeyeceğini biliyorum.
Bildiğim bir başka şey ise geçen 300 gün boyunca Vatan Gazetesi’nin de dimdik Aylin’in yanında durmasıdır ki... İşte bu tavır, hepimizin içindeki yangına iyi gelmiştir.
Tek karelik bekleyiş