Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları



Çoğumuz avukat ya da savcı veya hâkim olmayı hak ettik artık.
Yakından izlediğimiz o kadar çok dava var ki, dosyaların ayrıntısını bilmesek de, duruşmalara katılmaksak da “işin usulü” malumumuz.
Örnekse, Balyoz Davası.
Bir mahkeme başkanı duruşmaya “karar için” ara verip, sanıkları, yakınlarını ve “tarihi dava” namıyla maruf süreci merakla takip edenleri yedi saat beklettikten sonra “herkes gitsin, yarın 14’te karar açıklanacak” derse...
Avukat, savcı, hâkim olmaya gerek yok ille de.
Deriz ki:
“Bu işte bir tuhaflık var.”
Var çünkü davanın 365 sanıklı olduğunu, karar önceden alınmış olsa dahi, yazımını gerçekleştirmek için “sayılı saatlerin yetmeyebileceğini” herkesten iyi, mahkeme heyeti biliyor olmalıydı.
Madem öyle...
Neden “Bekleyin” dersin?
İşte o zaman savuma avukatları da der ki:
“Bunun adına işkence denir.”

Ve ertesi gün, saat 14:00.
Yine açıklanacak kararı duymak için geldi millet.
Ama yine karar için duruşmaya ara verdi heyet!
Gelişmeleri ulusa aktarmak için mahkeme kapısında bekleşen televizyon muhabirleri çaresiz.
Aynı cümleleri ha bire tekrarlamaktan, hepsi perişan!

Üç dört saat sonra nihayet kararı açıkladı mahkeme heyeti.
330 askere “darbeye eksik teşebbüs” gerekçesiyle 16 ile 20 yıl arasında hapis cezası vermişlerdi.
Yüreğimin yarısı huzura erdi.
Bundan böyle bırakın darbe yapmayı veya darbeye eksik ya da tam teşebbüsü, o sözcüğün akıllarda gezinme ihtimaline bile çok şükür son verildi.
Ya yüreğim öteki yarısı?
Rahatsız.
Mutsuz.
Huzursuz.

Bu karar sizin içinize sindi mi, bilmem.
Naçizane tavsiyem...
Kesin hükmünüzü vermeden, bir de davanın “bir numaralı” sanığı Çetin Doğan’ın kızı ve damadı tarafından hazırlanan “http://balyozdavasivegercekler.com” adlı internet sitesine bakın.
Orada yazılanların “onda biri” doğru ise eğer, Türkiye’deki “adil yargılama” sorunu her yerde, her olayda çıkacaktır karşımıza.
Belki bir gün, birilerine “kusura bakma” denecektir ama...
O güne kadar, kim öle, kime kala!

Haberin Devamı

Tek karelik İzmir ağlıyor

Haberin Devamı

Yolun açık olsun

Heyecanlı, inançlı bir adam. Sürekli “hareket” halinde oldu hep. Oradan oraya koştu, durdu.
Bazen hayal kırıklığı yaşadı, bazen umduğunu buldu.
Musavat Dervişoğlu şimdi önüne yeni bir hedef koydu:
MHP Genel Başkanlığı.
Diyor ki:
“Sayıları binlerle ya da on binlerle ifade edilen küçük yapılar ve mikro organizasyonlar, Türkiye ve dünya siyaseti üzerinde etkili olabilirken, 5 milyon 600 bin oy almış ve aldığı oyun çok üzerinde bir tesir sahasına sahip olan Milliyetçi Hareket Partisi’nin sosyal gerçeklikten uzak görüntüsü artık bizler tarafından hazmedilebilecek bir sonuç olarak görülemez.
Sanki iktidar hedefi yokmuş gibi verilen siyasi fotoğraf, ülkücüleri hem üzmekte, hem de Milliyetçi Hareketi izleyen geniş halk tabanları nezdinde ümit vermeyen bir algı oluşturmaktadır. Zaten seçimlere yansıyan ve MHP’yi iktidarın uzağında tutan da maalesef bu algı olmaktadır.
Adaylığıma gerekçe oluşturan en önemli faktörlerden birisi bu algıyı yıkma ve MHP’yi yeniden coşku ve heyecan dolu, iktidar hedefli bir parti haline getirmektir.”