AÇIKLAMA kısacık:
“Biz aşağıda imzası bulunan köşe yazarları, Başbakan Erdoğan’ın gazete patronlarının köşe yazarlarını kontrol etmesi gerektiğini savunan açıklamasının varlığımızı borçlu olduğumuz basın özgürlüğüne ve genel olarak ‘demokratik Türkiye’ idealine aykırı, vahim bir düşünce olduğunu düşünüyor ve bu açıklamayı protesto ediyoruz.”
Altında 27 kişinin imzası bulunuyor.
Aralarında, örneğin hayatımda “özel ve önemli” bir yeri olan Güngör Mengi gibi sevdiğim; dünya görüşlerimiz farklı da olsa, Ali Bulaç ve Ahmet Taşgetiren gibi saygı duyduğum köşe yazarları var.
Ama o 27 kişinin hepsini ciddiye alıyor muyum, samimiyetine inanıyor muyum?
Hayır.
Ve derseniz ki:
Aynı açıklamayı imzalamanız istenseydi, yanıtınız ne olurdu?
Yine...
Hayır.
* * *
Bir olayı, bir durumu, bir sorunu protesto etmek için; onu yaratan kişinin sergilenen eylemden etkilenme ihtimali olmalı.
Bir an için durup “Acaba ben nerede yanlış yaptım” diye, kendine sormalı.
Köşe yazarlarının açıklaması yayınladığında, Başbakan Erdoğan partisinin grup toplantısında konuşuyordu yine.
Yine dediği dedikti.
Yine çaldığı düdüktü.
Hep haklı ya...
Yine haklıydı!
“Yanlış anlaşıldım” derken bile...
Yine yanlış yaptı!
* * *
“Gazeteyi dükkâna, köşe yazarını tezgâhtara benzetti” yine.
Sayın Başbakan hangi dükkânda tezgâhtarlık yaptı?
Bilmem.
Ben yaptım.
Onun için dükkân işletmeninin zor, tezgâhtarlık yapmanın ise daha zor olduğunu bilirim.
Yine bilirim ki...
Gazeteyi dükkâna, köşe yazarını tezgâhtara benzetmek; bu iki mesleğin de önemini ve farklılıklarını bilmemek anlamına gelir.
Misal.
“Yaz, ekmek arası sucuklu bir yazı” denir mi?
Dolayısıyla, bu konumdaki birini protesto etmek, beyhude bir çabadan ibarettir!
Devri daim!
HANİ derler ya, 36 kısım tekmili birden... Ümit Yaldız da, Ege’de Son Söz’de CHP İzmir İl Kongresi sürecinde “kimler, ne kazandı, ne kaybetti” sorularına uzun uzun yanıt aradı.
Çarpıcı cevaplardan biri, Kemal Karataş’la ilgili olandı.
İlk tespit şu:
“Doğrudan Baykalcı Kemal Karataş, Bahriyeli unvanlı Baratalı tarafından mahalle delegesi bile yapılmadı. Önce mahalle, sonra ilçe, il derken kurultay delegesi bile yazılmayarak sürecin en çok kaybeden adamı oldu.”
Ne var ki...
Siyaset, bir maraton.
Üstelik...
“Ekrem Bulgun’dan sonra İl Başkanlığı rekoru onda. Sanıyorum 5 kez oturdu o koltuğa...Yaşı henüz 62 olduğuna göre 78’ine kadar Bulgun’un rekorunu kırabilir.”
Hayli yüksek bir ihtimal bu.
Çünkü...
“İzmir denilince Baykal’ın aklına iki kişi geliyor. Kemal Karataş ve de Ekrem Bulgun. Ve dönüşümlü olarak bu iki ismi işaret ediyor.”
Öyleyse...
Hele Kemal Karataş’ta bu nefes de varken, bir sonraki il başkanının “yine ve yeniden” Kemal Karataş olması kimseyi şaşırtmayacaktır.