NE bir şey duymuş, ne bir şey okumuştum.
20 Ocak’ta gökyüzünün tuhaf olaylara sahne olacağına ilişkin iddialar hakkında, sağ olsun, Meteoroloji Genel Müdürü Mehmet Çağlar sayesinde haberim oldu!
“Son günlerde uzmanlığı ve yetkisi olmayan kişi ve kurumlar tarafından 20 Ocak ve sonrasında olağanüstü meteorolojik olaylar yaşanacağı” söylentisinin “gerçek dışı” olduğunu belirten Genel Müdür, diyor ki:
“Bu tarihlerde mevsim normalleri dışında olağanüstü herhangi bir meteorolojik hadise beklenmemektedir.”
Sahi...
İddialar neydi ki?
Haliyle merak ettim ve söylentilerin kaynağını araştırmak istedim.
Dön, dolaş.
Tek satır yok.
En azından ben bulamadım.
Google’ın dibi delinmiş de, Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün ciddi ciddi açıklama yapmasına neden olan iddialar, oradan uçup, gitmiş sanki!
* * *
20 Ocak’ta (yarın) ve sonrasında bir şey olur veya olmaz.
Ama gökyüzünde, iki önemli olay zaten yaşandı şu geçen 20 günde.
Önce 2009 yılının son gecesinde Ay tutuldu.
15 Ocak’ta ise bin yılın en uzun Güneş tutulması...
Ve ikisinin arasında da, Haiti’deki büyük deprem dünyayı sarstı.
Bilim insanları Ay ve Güneş tutulmaları ile depremler arasında kanıtlanmış bir bağlantı olmadığını ısrarla söyleseler de...
1999 yılında başımıza gelen büyük felâketin öncesinde yine bir güneş tutulmasını izlemiş olmamız, en azından bizi huylandırıyor!
Hele astrolojik kaynaklara baktığımızda karşımıza çıkan yorumlar, bırakın 20 Ocak ve sonrasını ve de doğal afet korkularını; hemen her alanda ve de 2010 yılının bütünü için huylanma katsayımızı yükseltiyor!
* * *
Kısaca “her şart ve duruma” hazır olmak gerekiyor.
Çünkü Dünyanın çivisi çıktı.
Açlık, sefalet, savaş, kargaşa...
Bütün bunları görmek için, kâhin veya astrolog olmaya ihtiyaç yok.
Ve ülkemiz...
Biricik Türkiye.
İnce ince, dilim dilim kıyılıyor.
Her gün bir iddia.
Her gün bir söylenti.
Her gün merak.
Her gün heyecan.
Her gün endişe.
Bir ülke bunca yükü daha ne kadar kaldırır?
Ne kadar?
Hey.. Cevap verin
EĞER konu “deprem” ise aynı cümleyi, bu kez çok daha yüksek perdeden tekrarlamak zorundayım:
“Her şart ve duruma” hazır olmak gerekiyor.
Doğaüstü olaylar şöyle dursun.
Yani “başımıza gökten taş mı yağar, denizden canavarlar mı çıkar?” geçin bunları.
Ama deprem...
Gerçek.
Defalarca yaşanan ve defalarca yaşanacak bir gerçek.
Ve İzmir, bu gerçeğin tam göbeğinde olan şehirlerin başında geliyor.
Kim ki, bu gerçeği bilmiyor?
Ona “ahmak” denir?
Kim ki, üstlendiği sorumluluğun gereğini bu gerçeğin gerçekleşeceği ana hazırlanmak için yerine getirmiyor?
Ona ne dense az gelir!
Bir aydan fazla oldu.
Yazdım ve bu konuda yanıt bekleyen onlarca, yüzlerce sorudan sadece birini sordum:
Bir afet halinde hemen devreye girecek, İzmir’de kaç tane “seyyar komuta ve iletişim merkezi” var?
İncir çekirdeğini doldurmayan konularda, kızgın yağa düşmüşçesine feveran edenlerin; böyle bir konuda suskun kalması beni çok korkutuyor!
Tek karelik gökyüzü