Hasan Celal Güzel’i severim.
Hoş insandır.
Zarif adamdır.
Ama aynı zamanda...
Hırslı ve inatçıdır.
İlk kez Milli Eğitim Bakanı olduğunda karşılaşmıştık.
Sanırım 1988 yılıydı.
Ziyaretine gitmiştim.
Muhabbet, adı gibi güzeldi.
Saate baktım, İzmir uçağına yetişmek için kalkmam gerekiyordu.
Ne de olsa akşamüzeri, Ankara trafiği yoğun.
Anca giderdim.
“Lütfen biraz daha kal” dedi.
“Uçak” dedim:
“Kaçıracağım.”
“Merak etme” dedi:
“Ben seni yetiştiririm.”
* * *
Bir süre daha konuştuk.
Çıktık kapıya.
Baktım, Milli Eğitim Bakanı’nın “kırmızı plakalı” arabası duruyor.
Zorla arka koltuğa oturttu beni.
Derken...
Arabanın mavi ışığı yandı.
Fırıl fırıl dönmeye başlayınca da, önümüzdeki trafik, Hazreti Musa’nın asası Kızıldeniz’e değmişçesine ikiye ayrıldı!
“Fors” denilen şey, böyle bir şey işte.
Tam zamanında yetişmiştim uçağın kalkış saatine.
* * *
Siyasette çok daha önemli yerlere gelebilecekken, bana göre “kendine yazık” eden insanlardan biri olmuştur Hasan Celal.
Ne yapsın?
O da yazarlığa merak sardı.
Hatta “Yazarlığı siyasetten daha çok sevdim” diyecek kadar.
Radikal, Vatan derken, şimdi Sabah’ta.
İşte ilk yazısının, ilk satırları:
“Sevgili okuyucular, Sabah’taki ilk yazıma başlarken siz değerli okuyucularımı saygı ile selâmlıyorum. Sabah Ailesi’nde yer aldığım ve sizlere hitap etme fırsatı bulduğum için çok memnunum.”
* * *
Kusura bakmasın ama...
Bu satırlara sinen üslup, bir yazardan çok, bir siyasetçinin “Merhaba” demesini andırıyor.
Onun siyasete olan sevdasının “ne derse desin” sürdüğünü yansıtıyor.
Fakat çare yok.
Hasan Celal Güzel siyasi vekâletini, eşine verdi artık.
Ülker Hanım, Ak Parti Ankara Milletvekili olarak kocasının bıraktığı yerden “yola devam” edecek.
Sayın bakanlar!
Yürekler kim bilir nasıl da kıpraşıyordur Ak Partili vekillerde.
Bir yanda koltuğunu koruma kaygısında olanlar...
Diğer yanda aynı koltuklara oturma umudu taşıyanlar.
Bakan olmak önemli.
İnsan isterse üç-beş ay otursun o koltuğaÖ
Ömür boyu “Sayın Bakanım” derler adama.
Az önce “forsun” önemini yazdım işte.
Bırakın üç-beş aylığına bakan olmayı, 15-20 dakikalığına bakan arabasına binmek bile unutulmuyor.
Yani...
Tecrübe ile sabit!
“Kim bakan olacak” türünden toto oynayacak halim yok.
Sadece “keşke” dediklerim var.
Keşke Binali Yıldırım ile Ertuğrul Günay, eski görevlerine tekrar atansa.
Keşke İzmir’den, üstelik bir kadın, üçüncü bakan olarak aralarına katılsa.
Keşke Kabine’deki kadın sayısı en az beş olsa.
Keşke tanışıklığımız olmamasına rağmen ama bir “akil adam” olduğuna inandığım Eskişehir Milletvekili Nabi Avcı da Bakanlar Kurulu’nda yer alsa.
Yeni Hükümet’in oluşumundan benim beklentim, bu kadar.
Ve sanırım, başta Sayın Başbakan olmak üzere hiç kimse, “Amma da çok şey istemişsin” demez, içimden geçen keşkelere.
Tek karelik Tek Adam!