BİR üniversitenin önemi ve değeri sadece “bilimsel yayınlar” alanındaki performansı ile kanıtlanabilir mi?
Elbette hayır.
Peki.
Bilimsel yayınlardaki performansının, bir üniversitenin önemine ve değerine yaptığı katkı yadsınabilir mi?
Yine ve elbette hayır.
O zaman bakın şimdi.
2008 yılında en çok bilimsel yayın yapan ilk 10 üniversiteye bakın:
İstanbul, Hacettepe, Ankara, Gazi, Ege, ODTÜ, Atatürk, Dokuz Eylül, İstanbul Teknik, Ondokuz Mayıs...
Ege Üniversitesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi ile gurur duyuyoruz.
114 üniversitenin sıralandığı listedeki “diğer İzmirlilerin durumu ne?” diye sorarsanız eğer... Durum şöyle:
İzmir Yüksek Teknoloji Üniversitesi 57, İzmir Ekonomi Üniversitesi 64, Yaşar Üniversitesi ise 94’üncü sırada.
Onlarla da, gelecek yıllarda daha çok gurur duymak istiyoruz.
* * *
Madalyonun bir yüzü daha var ama...
Dikkatinizi çekmiştir mutlaka, ilk 10’daki üniversiteler eski, köklü ve büyük kurumlar. Bünyelerinde çalışan öğretim üyelerinin sayısı da, haliyle fazla.
Yani madalyonun öteki yüzü, “öğretim üyesi başına düşen” yayın sayısını yansıtıyor.
Bu durumda farklı bir sıralama ortaya çıkıyor.
Birinci ilk 10’dan, ikinci ilk 10’a sadece ODTÜ giriyor.
İlginçtir, yeri de aynı, altıncı sırada.
Birinci sırada ise 68 öğretim üyesine karşılık 113 yayınla TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi var.
İzmir Yüksek Teknoloji Üniversitesi 132’ye 110 ile 17’inci; Ege Üniversitesi 1434’e 885 ile 42’nci; İzmir Ekonomi Üniversitesi 78’e 47 ile 43’üncü; Dokuz Eylül 1118’e 598 ile 58’inci; Yaşar Üniversitesi 46’ya 11 ile 95’inci sırada yer bulmuşlar kendilerine
Demek ki...
Gayret, biraz daha gayret.
Savcılar da kendini savunur
BİR zamanlar kartaldı. Süper savcıydı. Sonra “minareden düşmüşten beter” hale geldi.
Neden?
Murat Gök, diyor ki:
“Bir değil binlerce arı kovanına çomak soktum. Yuvası dağılan arılar kovandan çıkınca ne yaparlarsa, bana da onlar yapıldı, hâlâ da yapılıyor.”
Ve şu sözleri:
“Ben hiçbir şikâyete ya da davanın açılmasına asla üzülmüyorum. Er ya da geç adalet yerini bulacak. Ancak, benim de açacağım davalar var. ”
“İlk eşimden boşandıktan sonra her bekârın yaptığı kadar yalnızlığımı birileriyle paylaşmaya çalıştım. Bunlardan birisi de beni ‘taciz’le suçlayan bayan oldu. Bir hata yapıp, onun sıcakkanlılığından etkilendim. Sert duvar ve demirlerle uğraşırken yorulan kalbimin romantik yanını ona gösterdim.”
“Pek çok kişi, bu genç bayanın benim tutuklanmasını istediğim ve bu çerçevede tutuklanan bir kişinin kızı olması ve benim onu kullanmış olmamdan dolayı yakınıyor ancak gönül bu... Bazı şeylerin olmasına insanlar engel olamaz. ”
Murat Gök’ün sözleri, beni etkiledi.
Ya sizi?
Tek karelik kardeşlik