ONLAR zor durumdalar.
Onların canı yanıyor.
Bir yanda Haziran ayında yapılacak iki büyük sınava hazırlanmak zorundalar, diğer yanda yerle bir edilmesi gereken asıl “ucubeyi” yıkmanın uğraşındalar.
Onun için de sokaktalar.
Gençlik böyle bir şey işte.
Olumsuz koşullarda birden parlayıveriyorlar.
Işıklar saçan bir cevher hepsi de.
Yaratıcılıkta ise sınır tanımıyorlar.
Bakın hele:
* Gelecek biziz, gelecek şifresiz
* Şifre bizi teğet geçti
* Cin Ali istifa
* Nimet Ç. gitsin Behzat Ç. Gelsin
Özellikle “Nimet Ç. gitsin Behzat Ç. Gelsin” sloganına bayıldım.
İyi ki Ali Taran’ın yerinde değilim.
Yoksa kıskançlıktan çatlardım!
* * *
Böyle bir gücün karşında durulur mu hiç?
Bu saatten sonra YGS sonuçları geçerli ilan edilse, hangi vicdanda kendine geçecek bir yol bulur?
Sular durulacağına kabarıyor üstelik.
Her gün yeni bir tuhaflık çıkıyor ortaya.
ÖSYM, internet sitesinde yayınladığı soru ve cevapların sınavdan sonra hazırlandığını açıklıyor meselâ.
Anlaşılıyor ki:
Sınavdan önce hazırlamışlar.
Yalan üzerine yalan.
Nereye kadar?
Olayın bir başka tehlikesi de malum:
Kişiye özel soru kitabı.
Aklı doğru yönde çalışan her kişi, aldığı eğitimin hakkını veren her insan; “Olmaz” diyor:
“Bundan vahim bir yanlış olmaz.”
Haklılar.
Yapılan düpedüz “adrese teslim ihale” gibi bir şey!
* * *
ÖSYM’nin açıklamalarından “tatmin olan” bulan Cumhurbaşkanı, Başbakan, Milli Eğitim Bakanı, YÖK Başkanı ve diğer zevata sadece siyasal inançları nedeniyle koşulsuz “inananlar” da, bu arada unutmasınlar.
Canı yanacak gençler arasında...
Kendi çocukları da olacak.
Çünkü “şifre” denilen meret, bir nevi anahtar.
Kendinizden pay biçin.
Elinizde böyle bir anahtar olsa, sizi seven herkese mi verirsiniz; yoksa ve yalnıza kendi sevdiklerinize mi?