İyi haber, Türkiye’nin turizm gelirinin geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 17,8 artması.
Geçen dönem; Nisan, Mayıs ve Haziran ayları...
Sağlanan gelir 5 milyar 372 milyon 189 bin 266 dolar. Bunun yüzde 83,5’i yabancı ziyaretçilerden, yüzde 16,5’i ise yurt dışında yaşayan vatandaşlardan elde edilmiş.
Diğer yanda, yurtdışına gidenler var elbet.
Onları harcadığı para da yüzde 13,4 artarak 1 milyar 325 milyon 688 bin 593 dolar olmuş.
Şimdi gelelim zurnanın “zırt” dediği yere.
Yani...
Kötü habere!
* * *
Türkiye’ye gelen yabancılar, ortalama 528 dolar harcıyormuş burada.
Ya bizimkiler, başka ülkelere gittiğinde ne oluyor?
Olan şu:
Ortalama 703 dolar harcıyor bizim vatandaşlar.
Kafadan yüzde 50’ye yakın daha fazla, en basit hesapla.
Soralım:
Bizler, bir İngiliz’den, bir Alman’dan, bir Fransız’dan, bir Japon’dan, bir İranlı’dan daha mı zenginiz?
Tamam.
Gönlümüz zengin olabilir ama sıra yeşil renkli dolara geldiğinde, bunu iddia etmek mümkün değil.
* * *
Üstelik Türkiye’den dışarıya gidenlerin bir bölümü, belki de büyük bölümü oralarda yaşayan anasını babasını, çoluk çocuğunu, hısımını akrabasını, konu komşusunu ziyarete gidiyor.
Gittiği insanlarında yanında yatıp kalkıyor, yiyip içiyor.
Dolayısıyla asıl harcaması gereken para, cebinde kalıyor.
Öyleyse...
703 dolar nereye gidiyor?
Parası olan, harcar.
İtiraz yok ve olamaz.
Fakat gidene değilse de, gelenin harcadığı paraya itirazım var.
Bir turistin Türkiye’de sadece 528 dolar harcıyor olması üzerinde herkes kafa yormalı.
Ve turizm gelirimizi arttıracak çareler mutlaka bulunmalı.
Malsa, mal.
Hizmetse, hizmet.
Dansözse, dansöz.
Turist başına ilk aşamada 100 dolar artış sağlansa, çarpın bakalım 100 ile gelen 27 milyon turisti sayısını.
Ne çıktı?
Neredeyse 3 milyar dolar.
Söyleyin.
Az mı?
Vah ki ne vah
İZDENİZ’in sahibi olduğu 7 yolcu gemisi var.
Daha doğrusu var(dı).
Malum.
Biri battı.
Üstelik batmaması gereken ilk gemi oydu.
Çünkü onun adı, İhsan Alyanak’tı.
Şimdi düşünüyorum da, 1952 yılı Hollanda yapımı bir gemiye, İzmir’e iki dönem belediye başkanı olarak hizmet etmiş birinin adını vermek; baştan hataydı!
Hiç değilse, İhsan Alyanak adı, şimdi Yalova-1 adını taşıyan geminin ismi olmalıydı.
Hiç değilse, 1988 yılında İzmir’de inşa edilmiş bir gemi o.
Hem daha genç.
Hem de doğma büyüme İzmirli.
Ne çare.
Yapacak bir şey yok.
Olan oldu.
Artık tüm çaba 80 cm. X 180 cm. ebadında yarası bulunan İhsan Alyanak’ı kurtarmak için veriliyor.
Tek karelik kurtarma!