TÜRKİYE’NİN geleceğine dair yazılan üç senaryodan, “berbattan da öte” öte olanının gerçekleşmekte olduğuna “korkarak” dikkat çekerken; Bernard Lewis’in son açıklamasından haberim yoktu.
Gerçi biliyordum elbet, geçen yıl “Türkiye ile İran’ın yer değiştirdiği; Türkiye’nin İslami bir cumhuriyete, İran’ın ise Batılı bir demokrasiye dönüştüğü bir durumu olası görüyorum” dediğini.
Ama bu kadarını, ilk kez seslendiriyor.
Açıkça...
“AKP’nin nihai hedefi, İslami demokrasi diye adlandırdıkları şey. Bu demokrasinin tek yönlü sokak olması anlamına gelir. Bu yolla gelirsiniz ama aynı yola gitmezsiniz” diyor!
Şimdi hatırlayın dün yazdığım senaryolardan, berbattan da öte olanını.
Neydi o?
“Türkiye’de siyasete AKP hâkim olacak, sivil özgürlükler ve basın özgürlüğü göz ardı edilecek. AKP’nin gizli gündemi su yüzüne çıkacak.”
* * *
Bernard Lewis’in üzerinde biraz durmalı ki, işin ciddiyeti, olayın vahameti iyice anlaşılsın.
Ona “Ortadoğu uzmanı” diyorlar.
Ama öyle palavradan bir uzman değil Lewis.
Ortadoğu, İslam ve Türkiye üzerine pek çok kitap yazmış.
“Modern Türkiye’nin Doğuşu, İslam’ın Siyasal Söylemi, Ortadoğu: Hıristiyanlığın Doğuşundan Günümüze 2000 Yıllık Tarihi, İslam Dünyasında Yahudiler, Müslümanların Avrupa’yı Keşfi, Çatışan Kültürler - Keşifler Çağında Hıristiyanlar, Ortadoğu’nun Çoklu Kimliği, Tarihte Araplar” bunlardan bazıları.
* * *
Hani Fransa’da, 1993 yılında hiç alışık olmadığımız bir durum yaşanmıştı.
Adamın biri, Le Monde Gazetesi’ne verdiği demeçte, 1915 yılında Ermenilerin Osmanlılar tarafından öldürülmesinin bir “soykırım” olmadığını, “savaşın bir yan ürünü” olduğunu söylemiş; bunun üzerine sembolik de olsa bir ceza almıştı.
Kimdi o adam?
Prof. Bernard Lewis.
* * *
Yani ülkeyi yönetenler başta olmak üzere, Türkiye’de hiç kimsenin, “Ne diyor bu adam? Kulak asmayın ettiği lafa” deme lüksüne sahip olmadığı biri o.
Türkçeyi bizler kadar iyi konuşan...
1998 yılında Atatürk Barış Ödülü ile onurlandırılmış...
Bilgisinin, birikiminin yanında; 90 yılı aşan bir ömrün kazandırdığı bilgelikle diyor ki Prof. Bernard Lewis:
“AKP’nin nihai hedefi, İslami demokrasi diye adlandırdıkları şey. Bu demokrasinin tek yönlü sokak olması anlamına gelir. Bu yolla gelirsiniz ama aynı yola gitmezsiniz.”
Anladıysak ne âlâ.
Yoksa...
Herkese geçmiş olsun!
Yeni bir umut
CÜMLE çok uzun.
Yine de okuyun:
“Bir siyasi partinin tabanını oluşturan üyenin, Partisi’nin programını, tüzüğünü, okumamış, aidatını yatırmamış, komisyonlar’ da görev almamış, üretime katkıda bulunmamış, partisinin sandıklarına sahip çıkmamış, kişisel çıkarlarını, toplumsal çıkarlarının önünde görmüş, sadece yandaşı olduğu insanları belediye başkanlığına, meclis üyeliğine taşımak için partiye kaydolmuş, yönetim erkini eline geçirdiğinde partili olmayan unsurları partiye kayıt yaparak, delege seçimlerini yapmış, işi görüldüğü süreçte partisini övmüş, toplum kesimlerinin içine girdiğinde partisini anlatamamış, hatta oy vermemiş bir kesimin partimizde hala kayıtlı olması düşündürücüdür.”
En azından bana göre:
Yazılanlar “cümleten” doğru.
Yıllardır benzer şeyleri savunan biri olarak, görüşlerimi paylaşan birinin CHP İzmir İl Başkanı olmasından mutluluk duyuyorum.
Eğer Tacettin Bayır başarılı olursa... Kendisiyle gurur da duyacağımdan hiç kuşkusu olmasın.
Tek karelik protesto!
blog
CANAN SERCİOĞLU: Feyzi bey, “İnsanlığın utancı” yazınızdaki ucube konusundaki görüşlerinize katılıyorum. İnsanlar fevri tepki gösteriyorlar ama, gerçekten bu anıtı söküp bir başka yere tasıma şansı var mı düşünmüyorlar. Berlin’deki Utanç Duvarı gibi, parçalayıp Türkiye’nin dört bir tarafına dağıtıp, “Utanç Anıtı” diye sergimeke lazım!
SAMİ KAMALI: Ucube tartışmasına farklı bir bakış açısı getirmişsiniz. Kars’taki anıtı taşımak imkansızsa, parçalaıp bir çok yerde ibret olsun diye sergilemek en doğrusu.
GÖRÜŞLERİNİZİ GÖNDERİN, ‘BLOG’DA YAYINLAYALIM