EDREMİT Belediye Başkanı Tuncay Kılıç’ın yüzünü görsem, tanımazdım.
Büyük kayıp.
Keşke daha önce gitseydim Edremit’e.
Bir yıl, iki yıl önce değil, 10 yıl önce gitseydim keşke.
Çünkü o zaman da başkandı Tuncay Kılıç ve yine MHP’den seçilmişti.
Söz vermiş, “sadece bir dönem başkanlık yapacağım” demiş.
2004 yılında aday olmamış bu nedenle.
Yokluğundan istifade, seçimi de Ak Parti adayı kazanmış.
Bir “keşke” de Kılıç’tan:
“Keşke söz vermeseydim de, aday olsaydım. Batırmışlar belediyeyi, bitirmişler.”
Hikâye uzun.
Özellikle “pis kokular” konusunda uzmanlaşmış arkadaşların, “Edremit’in çöpü” hakkında cilt cilt kitap yazması mümkün!
* * *
Ben ise Başkan’ın yapısıyla çok daha mütenasip, neşeli bir muhabbet yapmayı yeğledim.
İlk döneminde cep telefonun numarasını ilân etmiş meselâ:
“Yine söz vermiştim,‘Telefonum 24 saat açık olacak’ diye. İyi de saat sabahın üçüÖ ‘Zırt’ telefon. Birkaç kişi kafayı çekmiş, hatır sormak için arıyor. Ne dersin?”
Diyeceğim şu:
Sözü veren, ceremesine katlanır!
2009 seçimi öncesinde ise “laf” çıkarmışlar:
“Bu sefer Tuncay Kılıç’ın kapısından zor girersiniz...”
O da ne yapmış?
Seçildiği gün, 1950-54 döneminde yapılan Belediye binasındaki makam odasının kapısını sökmüş, Cumhuriyet Meydanı’na koymuş.
- İyi de, şimdi kapı nerede?
“Çalmasınlar diye alıp, depoya kaldırdım” derken kahkahayı basıyor Başkan.
Aynı anda “kapısız makam odasının” önündekiler, kafayı uzatıp içeri bakıyor!
* * *
Gezip, dolaşmanın en iyi yanlarından biri de, yeni insanları tanıma şansı bulmak olmalı.
Hele ilginç insanlarsa onlar, değmeyin keyfime.
Balıkesir Milletvekili ve Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Edip Uğur da böyle biri.
Diyor ki:
“Gidiyorum kahveye ‘Milletvekiliniz geldi, hadi yakasına yapışın, hesap sorun.”
O an vatandaşın nasıl tepki gösterdiğini, yüzlerindeki şaşkınlığı hayal ediyorum daÖ
Manzara müthiş.
Keşke fırsat olsaydı, kahveye birlikte gitseydik ve olanları gözlerimle görüp, tadını iyice çıkarsaydım bu sahnenin.
Olmaz olası gün
BAŞBAKAN bugün Aydın’da. Bu tarihi, özellikle kendisinin seçtiği söylendi bana.
Çünkü bugün, 27 Mayıs.
Türkiye’nin canı yandığında, yıl 1960’tı.
İktidar partisinin genel başkanı 51 yıl sonra, tam da yerine gelip, yaranın üzerine basıyor ısrarla.
Basıyor zira..
Biliyor ki, 51 yıl geçmesine rağmen aradan, hâlâ sızlıyor o yara.
O nedenle, bir kez daha ders çıkarılması gereken gündür, 27 Mayıs.
Darbe mi?
İhtilâl mi?
Muhtıra mı?
Balans ayarı mı?
Adına her kim ne diyorsa...
Hepsi yerin dibine batsın.
Tek karelik Başkan odası!