Epeydir ödenmesi gereken bir borcum vardı. Baktım, neredeyse bir yıl geçmiş aradan.
Olsun.
“Geç olsun, güç olmasın” deyip, gittim Sosyal Güvenlik Kurumu’nun Karşıyaka’daki merkezine.
Hatırlayan var mı bilmem ama bu kurumla ilgili eleştirel bir yazı yazmış, karşılığında SGK’nın o tarihteki Karşıyaka Müdürü’nden cevap almış ve kendisine gönderdiğim mesajda ise şöyle demiştim:
“Galiba en iyisi bir tebdili kıyafetle oraya gelmek ve yaşananları gözlemek.
Sanırım bunu bir gün yapacağım.
Hiç kuşkunuz olmasın, elim vicdanımda olacak.
Neye tanık olduysam, aynen yazacağım.”
* * *
İşte o gün, 12 Ekim Çarşamba’ya denk geldi.
Üstelik ne takma bıyık, ne de şişe dibi gibi camı olan gözlük kullanmadan gittim!
Önce bir sıra fişi aldım herkes gibi.
Numaram 355’ti, saat 14:36’ydı ve bekleyen sayısı 44’tü.
300’lü numaralar dışında, farklı işlemler için verilen 800’lü ve 1000’li sıra fişleri de var.
10 veznenin genellikle ikisi, bazen üçü bunlara hizmet veriyor.
Ama asıl yoğunluk 300’lü numaralarda.
9 numaralı veznenin camına “Dosya incelemesi nedeniyle kapalıdır” yazısı asılmıştı.
Diğerlerinin bazen birinde ikisinde oturan görevliler yerinde olmuyordu, bazılarında ise oturan vardı fakat vatandaşı çağıran çıngıraklı tabelalarda hareket yoktu!
Oysa binanın içindeki koltuklar, “koltuk balkon ayakta” denecek kadar doluydu, dışarısı da açık hava kahvesini andırıyordu.
Hemen uyarayım.
Akıllı bir girişimci hemen bir çay ocağı açsın oraya.
Vallahi paraya para demez!
* * *
Bu arada iki olumlu izlenim edindim.
Bir:
Dış kapıya da ışıklı bir tabela asmışlar, böylece ahali fazla kıpraşmadan vaziyeti görüyor.
İki:
Çalışmaya çalışan görevliler vatandaşa dert anlatmada oldukça sabırlı. Kutlarım.
* * *
Beklerken, boş oturan görevlilere “Neden insanları çağırmıyorsunuz?” diye sordum.
Yanıtları “Sistem ağır çalışıyor” oldu.
Haklılar.
Çünkü sıram geldiğine saat tam 15:20 idi.
İki dakika süren bir işlem için 44 dakika bekliyorsa insan, orada sistem “gerçekten” ağır çalışıyor demektir.
Tek karelik çare!
Durmak yok
Hakkı Ülkü’nün çabasını ve azmini hayranlıkla izliyorum.
Aliağa’da üç dönem belediye başkanlığı yap.
Sonra bir dönem milletvekilliği bunun üzere ekle.
Şimdi de “torunu yaşında” insanlarla, üniversite sıralarını paylaş.
Harika.
Hakkı Ülkü’nün Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi’ne dönüşünü sağlayan, son çıkan af olmuş.
“Af yasalarına” karşıyımdır.
Ama böyle affa, can kurban.
HHH
Ve bu arada dikkatimi çeken bir durum var.
Yüksel Çakmur da, Buca Belediye Başkanlığı, milletvekilliği ve hatta bakanlık yaptıktan sonra Hukuk Fakültesi’ni bitirmişti.
Ardından da İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı gelmişti.
Yoksa...
Hakkı Ülkü de “aynı yolun yolcusu” mu acaba?