Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları


Er Ufuk Başarı‘nın babası İsa Başarı’nın sözleri aklımdan çıkmıyor. Kurşun gibi yüreğime çöken sıkıntının dayanılmaz ağırlığı, eyvah ki, satırlarıma da yansıyacak.
Kimse alınmasın.
Kimse darılmasın.
Çünkü artık yeter.
Askerliği bir “vatan borcu” sayarak kışlaya koşan çocuklar, askerliği ancak profesyonel bir meslek olarak seçenlerin becereceği görevlere “memur edilmesinler” artık.
Şakası yok.
Askerlik ciddi bir iştir. Ve asker kişilerin öncelikle, işin ciddiyetine uygun biçimde eğitilmesi gerekir. Ancak ondan sonra silah omuzda, terörist avına çıkar asker kişi.Aldığı eğitim sayesinde dağda, bayırda pusu atar, pusudan kaçar.
* * *
45 günlük eğitimin ardından sahaya çıkanlar ise yaşarsa “Allah’a emanet” yaşar.
Ya da vurulup, düşerler toprağa.
İşte o zaman oğlunu vatana kurban veren İsa Başarı da çıkar ve der ki:
“PKK’lıların üzerine davar sürer gibi askerleri kırdırmanın sebebi başındaki komutanlardır.”
Yine o zaman, kimse kalkamaz bu sözlerin altından.
* * *
Memlekette esen hava da ağırlaşır iyice.
Öfke hâkim olur her yere.
“Olmaz” denilen, “olmaması” gereken haller yaşanır dört bir köşede.
Meselâ İstanbul’da bir konserde...
Aynur Doğan çıkar sahneye.
Birinci şarkısını söyler, Kürtçe...
İkinci şarkısını söyler, Kürtçe...
Sıra üçünce şarkıya gelince, ortalık karışır.
* * *
Yapılan yanlıştır.
İllâ ki ayıptır.
Amma velâkin, bu ayıbın ardından “konserde bana minder atan anlayış, benim gözümde bu ülkenin birliğine, kardeşliğine, barışına ve demokratik olabilme çabalarına vurulmaya çalışılan acı bir darbedir” diyen Aynur Doğan’ın bu tavrı da yanlıştır.
Yanlıştır çünkü...
“Bu ülkenin birliğine, kardeşliğine, barışına ve demokratik olabilme çabalarına vurulan” çok daha acı bir darbe sonucu 13 genç insan ölmüştür henüz iki gün önce.
* * *
Sorumlu kim?
Emre Uslu’nun Taraf’ta yazdığı satırları önemsiyorum:
“Bu katliamda bir ucu Ankara’da, bir ucu Kandil’de, bir ucu da İmralı’da son sürat ve acımasızca yürütülen İKTİDAR mücadelesinin izleri var.”
Fakat her koşulda özen gösterilmesi geren bir şey daha var:
Kendilerine “sempati” duyulmasını isteyenler...
Biraz da başkalarının duygularına “empati” göstermeliler.
Aksi halde, çıkamayız bu işin içinden.




Hamburger 33 TL


İzmir’den İstanbul’a gidecekler, dikkat.
Hani alışverişe çıkar da, karnınız acıkırsa, hele de yanında bir soğuk bira içmek isterseniz, aman dikkat. Şöyle gölgelik bir yerde, masaları dışarı dizilmiş bir kafeye oturursanız eğer, servis elemanın “Güzel köftemiz var, hamburgerimiz var, kıtır Çin böreğimiz var” sözüyle sipariş vermeyin hemen.
Listeyi alın, ne yiyeceğinize, yanındaki fiyatına bakarak karar verin.
Yoksa ne olur?
Aynen Ali Rıza Kardüz’ün yazdığı gibi olur:
“Hesabı istedik. O da nesi? Hesap 204 TL idi. Yanlış olmasın diye inceledik. Yarım litrelik suyun şişesine 4 TL, sodanın şişesine 8 TL, küçük fıçı biranın bardağına 12 TL almışlardı.
Pide üstü altı adet parmak köftenin ve hamburgerin fiyatı 33’er TL, karımın ızgara sebzelerinin tabağı 24 TL, benim çin böreğim 18 TL idi. Türk kahvesine 6 TL, espressoya 8 TL, cam bardaktaki çaya 6 TL almışlardı.”
Kardüz diyor ki:
“Bu bize ders olsun.”
Size de olsun!

Haberin Devamı

Tek karelik pedikür!

Sempatiye karşı empati