Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları

MİLLETVEKİLLERİ tekme-tokat birbirlerinin boğazına sarıldığı için meselenin özü de, o kavganın kurbanı oldu.
“Öz” neydi?
AKP’li bir yöneticinin, Başbakan Erdoğan için “İkinci Peygamber” demesi ve Başbakan’ın bu yakıştırmayı “zımnen” kabullenmesi!
Peki.
Gerçekten bu laf edilmiş miydi?
Evet.
Ne zaman?
14 Kasım 2008 günü. Ve günlerden Cuma’ydı.
Dönemin AKP Aydın İl Başkanı İsmail Hakkı Eser, bir parti toplantısında ve coşkulu bir ses tonuyla şöyle diyordu:
“Biz başbakanımızın aşığıyız. Başbakanımız bizim için adeta ikinci peygamber gibidir.”
Ne oldu sonra?
Yüksek Seçim Kurulu’nun 15 Kasım 2008 günü “Görev yaptıkları yerden aday olmak isteyen siyasi partilerin il, ilçe ve belde yönetim kurulu başkan ve üyelerinin de en geç 1 Aralık 2008 Pazartesi günü saat 17.00’ye kadar istifa etmeleri gerektiğine...” karar vermesinden sonra...
Belirtilen tarihte, İsmail Hakkı görevinden istifa etti.
Ya sonra?
AKP yüksek komuta heyeti, adeta “ödül verircesine” kendisini birinci sıradan il genel meclis üyeliğine aday gösterdi.
O ana kadar “çıt” çıktı mı?
Hayır.
29 Mart’taki yerel seçime 15-20 gün kalmıştı ki, MHP İzmir Milletvekili Oktay Vural, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, İsmail Hakkı Keser’in konuşmasını millete dinlettirdi ve Başbakan Erdoğan’a fena halde yüklendi:
“Sen kimsin ki peygamberimize dil uzatacak, onun adını alacak, mukayese ettirecek kadar milli-manevi değerlerimizin içini hortumluyorsun?”
Sonra “çıt” çıktı mı?
Hayır.
Seçimler oldu, İsmail Hakkı il genel meclis üyesi seçildi, bu hikâye de “burada bitti” derken... 2 Şubat 2010 Salı günü TBMM karıştı birden.
İsmail Hakkı’nın sözleri tekrar gündeme gelince, Sayın Başbakan esti, gürledi.
Yetmedi.
Ertesi gün Ulusal Stratejik Araştırmalar Kurumu’nun (USAK) düzenlediği konferansta konuşurken, İsmail Hakkı Eser’i kast ederek; “Arkadaşlarıma gerekli talimatı verdim ya istifasını alın ya da ihraç edin” dedi.
İşte...
“Tık” sesinin çıktığı yer, burası.
Ya da köprülerin altından akması gereken suların, bütün köprüleri aşıp, yıktığı... Veya bir başbakanın “samimiyet sınavından” çaktığı yer, tam orası!

Haberin Devamı

Dehşet imparatorluğu
HAYSİYETSİZ, şerefsiz, ar ve namus yoksunu ahlâksızlar “düşman bellediklerini” bir çakal gibi izletiyor.
Atılan her adım, söylenen her söz kayda geçiyor.
Demokrasi, özgürlük...
Anayasa, kanun...
Özel hayat, mahremiyet...
Ancak “kendileri” için geçerli.
“Kendilerinden olmayan” kim varsa, hedefte.
Çekilen fotoğraflar, kayıt alınan konuşmalar bir iddianamenin konusu olamıyorsa...
Kolayı var.
Çöp tenekesinden farksız internet sitelerinden birinin içine atarsın pisliğini, kokusu çıkar nasıl olsa!
Sonra kim ölür, kim kalır?
Keyifle bakar, sapıklığın doruğuna ulaşırsın.
Güney Deniz Saha Komutanlığı’nda görevli Kurmay Albay da, işte bu haysiyetsizlerin, şerefsizlerin, ar ve namus yoksunu ahlâksızların son kurbanı oldu.
Maalesef, endişe içinde bekliyoruz...
Acaba sıra kimde?

Haberin Devamı

Tek karelik kuluçka

Samimiyet sınavı: Sıfır