BAŞLIKTAKİ sorunun yanıtını, 450 yıl önce Kanuni Sultan Süleyman vermiş:
“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.”
Özetlersek:
Her şeyin başı sağlık.
O nedenle ESBAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Kaya Tuncer’in “İzmir’i dünyanın en önemli sağlık kentlerinden biri yapma” hayalini ve bu hayalin gerçekleşmesi için gösterdiği çabayı ve heyecanı önemsiyorum.
Tartışmaya bile gerek yok.
İzmir, sağlık turizminin başkenti olmalı.
Neden?
Bir: Türkiye’de bu iddiayı taşıyan başka bir kent yok.
İki: İzmir, havası güzel, suyu güzel; sakin ve huzurlu bir şehir.
Üç: Bırakın bugünü, gidin gidebildiğiniz kadar geçmişe. Ve sorun kendinize: Dünyanın en eski tıp merkezi Asklepion nerede?
Nerede olacak, Bergama’da; burnumuzun dibinde!
Yani...
İzmir “sağlık turizminin başkenti” olma iddiasını taşımak zorunda.
Açıkçası bu...
Tarihin buyruğu!
* * *
Uzaydan şöyle bir baktım Bergama’ya ve Google Earth’ten indim aşağıya.
Kuzeyinde Madra Dağı.
Güneyinde Yunt Dağı.
Ve Kozak Yaylası.
Öyle bir alan yaratılabilir ve yatırımcıları özendirecek koşullarla tahsis edilebilir ki o bölgede...
Her derde deva olacak devasa sağlık tesisleri kurulabilir.
Hemen çevresine inşa edilecek oteller, moteller... Dinlenme ve huzur evleri, bu dev sağlık merkezine eşlik edebilir.
Sağlık sektörüne yönelik fabrikalar için, Aliağa Organize Sanayi Bölgesi, zaten oracıkta.
Deniz ve güneş isteyene, Foça, Dikili, Ayvalık; iki adım uzaklıkta.
Çiğli’deki eski havaalanı da sivil ulaşım için yeniden ihya edildi mi, tamam işte.
Velhasıl.
Un var, şeker var, yağ var.
İşimiz bir ustaya ve bunu “devlet projesi” olarak görecek sağlam bir iradeye kaldı.
O bir ....!
MEHMET ALİ AĞCA programına katılsa, Beyaz onu nasıl sunardı acaba?
O bir katil...
O bir halk düşmanı...
O bir Türkiye’nin yüzkarası...
Say sayabildiğin kadar.
Ağca’nın cezaevinden çıkışını ve attığı her adımı anında ekrana taşıyan televizyonlar, tercih ettikleri bu sunumla “insanlık” adına büyük bir ayıba imza attılar.
Ya gazeteler, onlar bu olayı nasıl sundular?
Hemen hepsi kızgındı, öfkeliydi.
En sert ve can alıcı tepki, doğal olarak Abdi İpekçi’nin gazetesi, gazetem Milliyet’ten geldi:
“Abdi İpekçi bir kez daha öldürüldü...”
Evet.
“Türkiye, Abdi İpekçi’yi katletmenin bedelini sadece 10 yıl hapisle ödeyen Mehmet Ali Ağca’nın cezaevinden çıkış şovunu, büyük öfke ve acıyla izledi.”
Evet. Sadece bir gazete...
Bugün Gazetesi ise çok ayıp etti.
Adaletin bu kara gününde, “Dünya sırrının peşine düştü” manşeti ve en küçük bir tepki ifadesi içermeyen haberi ile “nedense” Ağca’nın ekmeğine yağ sürmeyi yeğledi.
Tek karelik rüzgar