Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ANAYASA kitapçığı havada iki takla attıktan sonra yere düştüğünde, ortama hakim olan sessizliğin, aslında büyük patlama öncesi yaşanan sessizlik olduğunu, herhalde orada bulunanların hiçbiri aklına getirmemişti.
Sadece iki gün geçti aradan.
Ve 21 Şubat 2001, tarihe “Kara Çarşamba” olarak geçti.
O yıllarda İzmir Fuarı’nı yönetiyordum.
İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş ziyaretime gelmişti. Telefonda repo pazarlığı yapıyordu bankalarla.
“Olacak şey değil. Daha fazlasını istemeye utandım” dedi.
Ekrem Demirtaş, İzmir Ticaret Odası’nın mevduatını yüzde kaç binle bağladı, hatırlamıyorum ama o gün repo faizinin yüzde 7 bin 500’ü bulduğunu çok iyi biliyorum.
Şaka gibi, değil mi?
Ya da kâbus gibi.
Gecede yüzde 7 bin 500 faiz.
“Kara Çarşamba” lafı az bileymiş.
Aslında “Kapkara Çarşamba” denmeliymiş!
* * *
Ekonomisi çöken bir ülkeyi yöneten siyasi iktidarın ayakta kalması mümkün mü?
Olmadığı, ilk seçimde bir kez daha kanıtlandı.
Başbakan Bülent Ecevit ile DSP’si...
Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli ile MHP’si...
Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz ile ANAP’ı...
Hatta onlardan önceki hükümetin ortakları...
Hepsi 2002 seçiminde baraj altında kaldı.
Hele...
1999’da yüzde 21.2 ile birinci olan bir partinin, sadece 3.5 yılda eşi benzeri görülmemiş bir yıkıma uğrayarak, sadece yüzde 1.2 oy almasında; hiç kuşkusuz 21 Şubat’ın büyük payı vardı.
* * *
Tamam.
Bu kez bankalar batmadı.
Tam tersine...
Ve hatta tüm sektörlerin aksine...
Bankaların keyfi fazlasıyla yerinde.
Ya vatandaş ne âlemde?
İki seksen yerde!
Ahalinin durumu 2001’den bin beterse veya hep söylendiği gibi “Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belli” ise eğer...
Ha DSP, ha AKP; ne fark eder?


O bir ölümsüz
SİVAS’IN Şarkışla ilçesinin Sivrialan köyünde doğdu. Yedi yaşında geçirdiği çiçek hastalığı yüzünden sol gözünü, bir kaza sonucu da sağ gözünü kaybetti. Fakat gönül gözü öylesine büyük ve açıktı ki, oradan yansıyanlar söz oldu ağzına, ses oldu sazına ve Türkiye’yi aydınlattı.
21 Şubat 1973 günü son nefesini verse de, her “Kim okurdu kim yazardı / Bu düğümü kim çözerdi / Koyun kurt ile gezerdi / Fikir başka başka olmasa” dendiğinde...
Ne zaman, “Dünyaya geldiğim anda / Yürüdüm aynı zamanda / İki kapılı bir handa / Gidiyorum gündüz gece” dizelerini duysak...
Nerede “Havaya bakarsam hava alırım / Toprağa bakarsam dua alırım / Topraktan ayrılsam nerde kalırım / Benim sadık yârim kara topraktır” sözü kulağımıza çalınsa...
Hep Aşık Veysel gelecek aklımıza.
Ve özellikle bugünlerde, Türkiye’yi yönetenler veya daha doğrusu “yönetemeyenler” Aşık Veysel’in sesi ile sözüne daha fazla kulak vermeliler!


Tek karelik dur

Perşembe’nin gelişi...