Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

HİTİTLER ile başla... Frigya... Lidya... Urartu...
Say sayabildiğin kadar.
Anadolu topraklarının neresini kazarsan kaz, bir uygarlığa ait kalıntı çıkar.
Çıkarmak yetmez.
Onları göstermek gerekir dünyaya.
Bunun da mekânı, müzelerdir.
Ama kazıyı da yapsanız, binlerce yıl öncesine ait emsalsiz buluntuları da çıkarsanız, onları müze adını verdiğiniz yerlere de koysanız...
Yine yetmez.
En azından yetmeyebilir.
Nitekim...
Elazığ’da “Elazığ Arkeoloji ve Etnografya Müzesi” ile “Harput Müzesi”... Ordu ilinde, “Ordu Müzesi”... Kahramanmaraş’da “Kahramanmaraş Müzesi” yapmışız.
Sonra “tadilat” ve sair nedenlerle kapatmışız.
* * *
Yani müze yapmak yetmiyor, kapılarını açık tutmak da gerekiyor.
Dahası...
Bitlis’te bulunan “Bitlis Ahlat Müzesi” ve “Etnografya Müzesi” veya “Malatya Arkeoloji ve Etnografya Müzesi” veya “Rize Müzesi” veya “Çorum Boğaz Köy Müzesi” veya “Van Müzesi” veya Samsun’daki “Atatürk Müzesi” yılın ilk beş ayında yetmezliğin doruğuna ulaşmış.
Yazıyla (sıfır), sayı ile (0) ziyaretçi ile kayıtlardaki yerlerini almış!
* * *
Yani müze açmak yetmediği gibi, kapısını açık tutmak da yetmeyebiliyor.
Bu kez asıl marifet, oraya ziyaretçi çekmek oluyor.
Neresi gibi?
Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’de, 17 müze kompleksine sahip “Simithsonian Müzeleri” gibi.
2009 yılında tam 30 milyon kişi ziyaret etmiş bu müzeleri.
Yine 2009 yılında, Türkiye’deki bütün müzeleri gezenlerin sayısı ise...
23 milyon.
Düşünüyorum da, Topkapı Sarayı ile Ayasofya Müzesi olmasaydı ne olurdu halimiz?
Düşün beş milyon kişiyi, elde kalırdı 18 milyon ziyaretçi!
Efes Antik Kenti’ni, Bergama Akropolü ve Asklepion’u, Afrodisias’ı ve diğer açık hava müzelerini gezenleri de düş.
Ne kalır elde?
* * *
İzmir’de yeni bir müze yapılması çabalarının gündemde olduğu şu dönemde bütün bunların bilinmesini istedim.
Ve demek istedim ki...
Yapacaksak, güzel müzeler, büyük müzeler, ihtişamlı müzeler yapmalıyız.
İçinde barındıracağı eserler kadar...
Kendileri de bizatihi birer sanat eseri olan müzeler yapmak zorundayız.


Son nokta!
TARAF Gazetesi’nde haberi şöyle vermişlerdi birinci sayfada:
“CHP’nin başvurusu üzerine Anayasa Değişikliği Paketi’ni incelemeye alan Anayasa Mahkemesi’nin, paketin yargı ile ilgili bazı maddelerini iptal edebileceği ve referanduma bu maddeler dışında kalan bir metnin sunulacağı tartışmalarına son noktayı Osman Can koydu.”
Neymiş o nokta?
Anayasa Mahkemesi Raportörü Osman Can, “verilen kararı yok sayın” diyordu kısaca.
Yok sayın...
Yani Anayasa Mahkemesi’nin kararını takmayın!
Bir kere Osman Can kim ki, son noktayı koyuyor?
Nedir vasfı, sıfatı? Yoksa arkadaş ulemadan mı?
Yok canım.
Anayasa Mahkemesi’nin 72 raportöründen biri yalnızca.
Erzincan Üniversitesi’nde öğretim üyesi iken gelmiş, Anayasa Mahkemesi’ne raportör olmuş 34 yaşında.
Ne yani, Anayasa Mahkemesi’nin kararına “son noktayı” o mı koyacak şimdi?
Hadi canım.
Güldürmeyin beni!

Tek karelik reklam

Müze var...  Müze var