SALAK ile avanakların dahi anlayabileceği basitlikte bir hesap var ortada.
Türkiye’nin bankalarında, toplam 70 milyon 189 bin hesap...
Bu hesaplar da ise 475.7 milyar lira para bulunuyor.
Malum.
Bankacılık dilinde hesap sahibine “mudi”, hesaptaki paraya “mevduat” denir.
70 milyon mudiden 29 bini var ki...
Mevduatın 199.6 milyar lirası, yani yüzde 41.9’u, yani ve neredeyse yarısı o 29 bin kişinin!
Hesaba bakın.
Tabloya bakın.
Bir yanda 70 milyon 160 bin mudi...
Diğer yanda mutlu azınlığın mümtaz temsilcileri olan sadece 29 bin kişi.
Kimsenin parasında pulunda çok şükür hiç gözümüz olmadı ama yine de merak ediyor insanoğlu:
Kim onlar?
Aralarında kaçının sermayesi, mabadını koyduğu yeşil şilte rengidir; kaçının vicdanı karadır, vesaire, vesaire...
* * *
Hesabın bir başka önemli boyutu da, şu kriz kâbusundan önce sayıları daha azmış.
Krizden sonra mevduatında 1 milyon liradan fazla para olan mudilerin sayısı 23 binden, 29 bine çıkmış.
Onlar ki, Sayın Başbakan’ın sevgili kulları olmalı.
Krizi fırsata çeviren, pek akıllı, çok mahir, fevkalâde becerikli, fevkalâdenin fevkinde uyanık; tam altı bin kişi!
Allah yollarını açık...
Recep Tayyip Bey’i de başlarından eksik etmesin!
Zaten bizim işimiz onlarla değil, olamaz.
Bizim derdimiz, bankada hesabı olan fakat mevduatında fi tarihinden üç beş lirası kalmış mudiler.
Bereket onlar da...
Adam yerine sayılıyor bu hesapta!
Şaka tabii
DÜNYA Feministleri Kongresi’nde, Amerikan delegesi kürsüye gelmiş:
- Geçen yılın kararlarını aynen uyguladım. Eve gider gitmez kocama, “Bundan sonra temiz çamaşır istediğinde kendi çamaşırlarını kendin yıkayacaksın. İşte makine orda” dedim. İlk gün bir şey görmedim. İkinci gün de bir şey görmedim. Üçüncü gün bir baktım, kocam çamaşır makinesinin başında. Üstelik sadece kendi çamaşırlarını değil, benim çamaşırlarımı da yıkıyor.
Ardından Alman delegesi söz almış:
- Ben de kararımız gereğince kocama, “Bundan böyle temiz tabakta yemek istiyorsan kendi bulaşığını kendin yıkayacaksın. İşte makine orda” dedim. Birinci gün bir şey görmedim. İkinci gün de bir şey görmedim. Üçüncü gün bir baktım kocam bulaşık makinesinin başında. Üstelik sadece kendi bulaşıklarını değil, benim bulaşıklarımı da yıkıyor.
Üçüncü konuşmacı olarak Türk delegesi çıkmış kürsüye:
- Türkiye’ye döner dönmez ben de kararımız gereğince kocamla konuştum. Ona dedim ki, “Bundan böyle yemek istiyorsan yemeklerini kendin pişirmen gerekecek. İşte mutfak orada” dedim. Birinci gün bir şey görmedim. İkinci gün de bir şey görmedim. Üçüncü gün sol gözüm biraz açılır gibi oldu, hafiften görmeye başladım !
Tek karelik nakliye