Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

SÜLEYMAN DEMİREL, “İddia sahipleri ‘illa ki böyle bir şey var’ demeye devam ederlerse... 50 yıl daha tartışılır... Her iki hadise için de böyle” diyor.
“Her iki hadise” ne?
Turgut Özal ile Eşref Bitlis’in ölümü.
Hepsi bu kadar değil elbette.
Hadise de çok memlekette, iddia sahibi de.
Adnan Kahveci’nin oğlu, Baybora Cihan Kahveci de, babasının öldüğü trafik kazasının yeniden soruşturulması için TBMM’ye dilekçe gönderdi işte.
Çünkü kimsenin içi rahat değil.
Turgut Özal gerçekten “kalp durması”, Eşref Bitlis “uçağının düşmesi”, Adnan Kahveci “trafik kazası” sonucu öldüyse bile...
Artık kimse inanmıyor böyle öldüklerine.
* * *
Ve nihayet herkes hemfikir.
1993 yılı baştan aşağı muammadır.
Her günüyle bilinmez...
Her ayı ile karanlıktır.
Sadece “kuşkulu ölümler” yok 1993’de.
Cinayetler var, hâlâ faili meçhul olan.
En başta da, Uğur Mumcu.
Kim öldürdü onu?
Hâlâ meçhul.
TBMM’de “Uğur Mumcu Cinayetini Araştırma Komisyonu” bile kurulmuştu oysa.
Onlarca insan ifade vermiş, binlerce sayfa belge istiflenmiş ve sonuçta yüzlerce sayfalık bir rapor yazılmıştı. İşte o rapor, Meclis Genel Kurulu’nda da tartışıldı.
* * *
Söz alan Komisyon üyesi milletvekillerinden birinin şu sözleri ise gelinen (daha doğrusu bir türlü gelinemeyen noktayı saptaması açısından) çok çarpıcıydı:
“Komisyonumuzun, iyi niyetli, özverili, gayretli bir çalışma yaptığı inancındayım; ancak, şunu da itiraf etmeliyim ki, bütün bu iyi niyetli gayretlerin sonucunda, olayın çözülmesine ilişkin vardığımız nokta, Uğur Mumcu’nun, kendi cinayetine ilişkin, kendisinin verdiği ipuçlarından daha ileri bir nokta değildir.”
Ve çok özel bir ayrıntı...
Bu sözlerin sahibi...
Kürsüdeki milletvekili kim, biliyor musunuz?
Ahmet Piriştina.



Nasılsınız?
YAŞLI bir çiftçi trafik kazasında mağdur olduğu gerekçesi ile mahkemede savunma yapmaktaydı. Kazaya sebep olan nakliye firmasının avukatı sordu:
- Kaza yerine gelen polis ekibine “iyiyim” demedin mi?
Çiftçi ifadesine başladı:
- Traktörümün arkasında besili ineğim Sarıkız ile giderken bu nakliye şirketinin kamyonu...
Avukat sözünü kesti:
- Ayrıntıları sormuyorum yalnızca bu soruma cevap ver, kaza yerine gelen polis ekibine “iyiyim” dediniz mi, demediniz mi?
- Şimdi efendim biz Sarıkız ile birlikte giderken...
Avukat yine çiftçinin sözünü kesti ve hâkime döndü:
- Efendim bu adam, kaza yerine gelen polis ekibi kendisine durumunu sorduğu zaman “çok iyiyim” demiş. Lütfen soruma doğrudan cevap vermesini söyler misiniz...
Hâkim, “Şu Sarıkız hikâyesini duymak istiyorum” deyine, çiftçi sözlerine devam etti:
- Bu nakliye şirketinin kamyonu traktörüme çarptığında, ben bir hendeğe, Sarıkız başka bir hendeğe savrulduk. Sersemlemiş halde yatarken diğer taraftan da Sarıkız’ın yanık yanık böğürmelerini duyabiliyordum. Belli ki çok acı çekiyordu. O sırada polis ekibi geldi ve memurlardan birisi inlemekte olan Sarıkız’ı iki kaşının ortasından vurdu. Ardından, elinde dumanı tüten tabancası ile yanıma geldi ve bana “Sen nasılsın amca” diye sordu. Siz olsanız ne cevap verirdiniz!
Ve Türkiye’de olup bitenleri yaşayan sizler, cevap verin lütfen:
Nasılsınız?


Tek karelik K.Kore ordusu!

Muamma aynı muamma