BAŞBAKAN Erdoğan, Katar’da... TBMM Başkanı Şahin, Bahreyn’de...
Ne var bunda?
Başbakan, Katar’a giderse; Meclis Başkanı da Bahreyn’e gider...
Hepsinin yolu açık olsun da, mesele Katar veya Bahreyn değil.
Mesele...
Kim, nereye, neden gidiyor?
Başbakan, her yere gider, gitmeli de. Hatta bakanlar ve Cumhurbaşkanı da öyle...
Onlar, gittikleri ülkenin özel ve genel tercihlerine veya yönetim biçimlerine bakmayabilirler. Örneğin bir ülkenin başındaki kişi çadırda yaşıyorsa, o kişiyi çadırında ziyaret eder ve Türkiye’nin “yüksek çıkarlarını” ilgilendiren konularda konuşabilirler.
Yani...
Arada “konuşulacak şeyler” varsa, tamam.
Ama merak ediyorum...
TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin ile Bahreyn Temsilciler Meclisi Başkanı arasında “nasıl bir muhabbet” geçti?
* * *
Misal... İki ülkenin siyasi partileri arasındaki ilişkileri geliştirmeye yönelik herhangi bir karar aldılar mı?
Sanmam.
Daha doğrusu...
Hayır.
Bu konuda bir karar almalarına imkân ve ihtimal yok.
Çünkü Bahreyn’de siyasal parti kurulmasına izin verilmiyor.
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu’nun internet sitesinden aldığım bilgiye göre...
Bahreyn’de yasama organı ikiye ayrılmış.
Biri, üyelerinin tümü Kral tarafından atanan 40 kişilik Danışma Konseyi...
Diğeri, yine 40 üyeli Temsilciler Meclisi.
Mehmet Ali Şahin, işte o 40 kişilik Temsilciler Meclisi Başkanı’nı ziyaret için Bahreyn’e gitti.
Peki...
Siyasi partiler yoksa Bahreyn Temsilciler Meclisi üyelerinin “aidiyetinde” ne var?
Bazı gruplar... Şiiler, Sünniler, Müslüman Kardeşler falan.
Sayın Şahin kusura bakmasın ama bu yapıdaki bir meclis ile Türkiye Büyük Millet Meclisi arasında en küçük bir ilgi olamaz, hiçbir alâka kurulamaz.
Haaa.
TBMM Başkanı sadece gezmek için Bahreyn’e gittiyse...
Sefam olsun!
Büyük olmak için...
DENİZ BAYKAL’IN İzmir’e “kırgınlığı” ve belki de “kızgınlığı” üzerine önemli saptamalar yapılıyor.
Çünkü Deniz Bey’in “özlediği İzmir” ile “yaşanan gerçekler” çelişiyor.
Önce Hamdi Türkmen yazdı:
“CHP’ye oy veren seçmenle, parti örgütü arasındaki ‘kan uyuşmazlığı’ ile örtüşmeyen ‘kimlik’ sorununu gidermek, yenilemek ve uyumlu hale getirmek.”
Ardından Engin Önen bu tespiti iyice açtı:
“Bir süredir İzmir’de kimlik siyaseti üzerinden örgütte etkili olan gruplar bulunmaktadır. Bunlar bazen ‘Doğuculuk’ veya ‘etnik aidiyet’in avantajlarından yararlanarak çeşitli ilçe örgütlerinde ve kongrelerinde etkili olmaktadırlar. Oysa ki İzmir’deki CHP seçmen ağırlığı ve duyarlılığı başka yönde tezahür etmektedir.”
Yaşanan sorunları temelinde hep aynı şey var.
Küçük düşünmek... Küçük hesap yapmak...
Oysa “büyük” olmak için...
Eğer söz konusu olan bir siyasal parti ise...
“İktidar olmak” için...
“Büyük düşünmekten” başka çare var mı?
Tek karelik kalp