Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

3 MART 2010 tarihli Cumhuriyet Gazetesi, iki açıdan önem taşıyordu. Önce sağ alt köşesi:
“Mustafa Balbay 363 gündür tutuklu.”
Aradan iki gün geçtiğine göre...
Mustafa Balbay 365 gündür tutuklu.
Bir yıl önce “cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek” suçundan, “kaçma ve delilleri karartma şüphesi bulunduğu” gerekçesiyle tutuklanmıştı Balbay.
Suçlamanın akıbeti hâlâ meçhul.
Kesin olan ise...
Mustafa Balbay’ın “kaçma ve delilleri karartma” şüphesi devam ediyor!
Tuhaf.
Bunca zaman sonra ortalıkta karartacak bir delil veya kaçacak bir delik kalmış olabilir mi?
* * *
Tedbir iyidir de, fazlası vehimdir.
Her ihtimali düşünmek iyidir de, dahası o meşhur Kastamonu deyişinde olduğu gibi, “Daş düşebülür, ayu çıkabülür, her şey olabülür” diye ifade edilir!
Ve vaziyet “her şey olabilecek” denli vahimse...
Elde şüpheli olmayan bir avuç insan kalır sadece!
O zaman da...
Onları Silivri’de koruma altına alıp, ülkenin geri kalanını “açık cezaevi” ilân etmek gerekir!
* * *
Cumhuriyet Gazetesi’nin 3 Mart’taki manşeti ise müthişti.
Hikâye şu ki:
“Başbakan Erdoğan, İskeçe’de yaklaşık 500 tirajlı Empros isimli yerel gazetede parça başı yazan Hristos Hristodulu isimli gazetecinin köşe yazısını çok beğenip, kendisini telefonla aradı ve Ankara’ya kahve içmeye davet etti. Yazısında Erdoğan’a övgüler yağdıran Yunanlı gazeteci, ‘Beni Girit’te cep telefonumdan buldular. Türkiye Başbakanı’nın sesini duyunca şaka yapıyorlar zannettim’ dedi.”
Gerçekten şaka gibi.
Ve gerçekten şaka değilse bu olanlar...
Berlusconi’nin... Sarkozy’nin... Merkel’in...
Putin’in... Papandreu’nun... Beşir Esad’ın...
Kral Abdullah’ın... Chavez’in... Ahmedinejad’ın...
Ve de mutlaka Başkan Obama’nın, beni çoktan araması gerekirdi!
Yok efendim.
Nerede bu liderlerde o zarafet...
Nerede Başbakan Erdoğan’daki nezaket!


Maksat seçim olsun!
PAZAR günü Irak’ta seçim var. Türk medyası bu seçimi yakından izlemeliydi ama anlaşılan herkesin başka işi var!
Biz de mecburen, Irak’taki seçim haberlerini New York Times’tan alıyoruz.
Gazete, “Amerikalılar bu ülkeye demokrasi getirmiş olduklarını düşünseler de, burada seçim kampanyası tamamen Irak usulü yapılıyor” diye yazmış.
Irak usulü ne ola ki?
Mesela...
Türk usulünden farkı ne?
Yine New York Times’ın haberine göre:
Oyları kendisine çekmek isteyen siyasetçiler, köylerdeki yoksul halka yakıt, pirinç, dondurulmuş tavuk, spor ayakkabısı, oyuncak, telefon kontörü ve battaniye dağıtıyormuş.
Yok canım.
Düpedüz Türk usulü bu yapılan.
Sadece birkaç numara daha ufak.
Onlar “dondurulmuş tavuk” dağıtıyor...
Bizimkiler buzdolabı!


Tek karelik offf!

Komşunun tavuğu