Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


YALAN yok. Kıskandım. Başbakan Erdoğan’ın “çılgın İstanbul” projesini çok kıskandım.
“Karadeniz - Marmara kanal projesi” Osmanlı döneminde yedi kez gündeme gelse de...
Kıskandım.
Emrehan Halıcı, “Bu proje 1994 yılında Bülent Ecevit’e ait bir fikirdi” dese de...
Kıskandım.
Kimi mimarlar ve şehir plancıları “İstanbul kâbus şehri olur” diyerek eleştirse de...
Kıskandım.
Greenpeace, “Bu proje Arap Emirlikleri projelerine çok benziyor. Oraya bir özenme var sanki” sözleriyle küçümsese de...
Kıskandım.
Cüneyt Özdemir, “Sanırım şu dakikalarda birileri arazi kapatmak için emlâkçılara doğru koşmaya başlamışlardır” diye dalgasını geçerek, acı bir gerçeğe değinse de...
Kıskandım.
* * *
Keşke Başbakan, “Cumhuriyetin 100. yılında İstanbul’un tüm yapıları, en az 7 şiddetindeki bir depreme dayanaklı hale getirilmiş olacaktır” deseydi.
Deseydi de, herkese “Çılgınlığın bu kadarına da pes” dedirtseydi!
Olsun.
Yalan yok.
Yine de, İstanbul’u kıskandım.
İstanbul’da yaşayanları kıskandım.
Çiçek, böcekle geçen günleri, insan ömrü içinde açılan “parantezler arasında” yaşamak güzel de...
Sıra iş yapmaya gelince, iş değişiyor.
Büyük hayallerin, iddialı projelerin, heyecan veren hedeflerin olmadığı bir yerde...
Ne iş yaparsan yap.
İster mühendis ol.
İster yazar.
İster çizer.
“Hayat” yok!
* * *
Ve 2 Mayıs’ı bekliyorum şimdi.
Ak Parti’nin İzmir için hazırladığı ve Binali Yıldırım tarafından açıklanacağı ifade edilen “proje paketi” de fos çıkarsa...
Umut dağı, bir kez daha “fare sürüsü” doğurursa...
Yalan yok.
Sevdamı yüreğime gömmekten başka çare kalmayacak.
Yıllardır ertelediğim, sürekli ötelediğim kararı nihayet verip; çok gecikmiş bir yolcuğa çıkacağım, umutlarımın çizdiği rotada.

Kıskançlığın bedeli

Tek karelik küçük Âmin!

Bir tuhaf dava

MAHKEMELER mahkeme olalı ne ilginç, ne tuhaf, ne garip davalara sahne olmuştur ama böylesi herhalde ilk kez yaşanıyordur.
Davaya konu olan bir bebek.
Henüz yedi aylık. Doğduğunda adına “Berk” demişler.
Nüfusa da kaydı bu isimle yapılmış.
Yapılmış ama anne ile baba şimdi mahkeme kapısında: “Biz bu ismi aile büyüklerinin isteği ile verdik. Değiştirmek istiyoruz.”
Bu anne ile baba “kendi çaplarınca” tanınan kişiler.
Sosyete haberlerine, magazin sayfalarına ilgi duyanların aşina olduğu tipler.
Yani öyle “aile baskısına” falan pabuç bırakacak insanlar değil.
Artık ne olduysa, 7 ayda bebeğe “Berk” demekten vazgeçmişler.
“Pars” olsunmuş bebeğin adı.
Hayret.
“Berk” güzel bir isim ve üstelik “sağlam” demek.
Pars ise malûm.
Kedigillerden, yırtıcı bir mahlûk.
Sözün kısası...
Ben bu davanın sebebini anlamadım.
Umarım mahkemenin hâkimi anlar!