Ona “uyanık” demek, hafif kalır aslında.
Sen kalk, aracına bir düzenek kur, OGS noktalarına gelince bas düğmeye, plakaların önüne insin bir perde.
Kameralar aracın fotoğrafını çekiyor, çekmesine...
Bir, üç, beş; ne çare! Plakası okunmuyor hiçbir seferinde.
Polis en kurnaz suçluyu yakalar isterse.
Nitekim onu da enselemişler kısa sürede.
Fakat bazı durumlar da var ki, yasalardaki “yasaklar” yine aynı yasalardaki “boşluklar” yüzünden kevgire dönüyor.
O zaman polis ne yapsın, savcı ne yapsın, yargıç ne yapsın?
Örnekse, 237 Sayılı Taşıt Kanunu’nun 10’uncu maddesi “bazı istisnalar dışında” yerlilik oranı yüzde 50’nin altında olan araçların, kamu kurumları tarafından “edinilemeyeceğini” hükme bağlıyor.
Hatta.
Bırakın satın almayı, lüks ve pahalı araçların “hibe olarak” kabul edilmesi dahi yasak.
Çoğunuz diyeceksiniz ki: Aman, bu ne güzel bir yasak.
Güzel olmasına güzel de, pratikte beş paralık değeri olmadıktan sonra o yasak neye yarar?
Burada marka adı yazıp bedavadan reklam yapacak değilim. Ama çoğu “kamu görevlisi” bırakın yüzde 50’nin altını üstünü, “yüzde 100 yabancı” otomobilleri kullanıyor.
İlginçtir.
Bu yapılan “yasal olarak yasak” değil.
Çünkü o araçlar ne satın alınmış, ne hibe edilmiş.
Sadece...
Kiralanmış! Onun içindir ki...
Araç kiralama şirketlerinde “kamu kuruluşlarının payı” yüzde 60’lara kadar çıkmış!
İsteyen en fiyakalısından bir otomobili 36 aylığına 273 bin Euro bedelle kiralıyor meselâ.
Bir de bakmışsınız, aynı aracın satış fiyatı zaten 276 bin Euro.
Şimdi söyleyin: Aracın plakasını otomatik düzenekle kapatıp OGS’den bedava geçen mi daha uyanık, yoksa satın alamadıkları aracı aynı paraya üç yıl kiralayanlar mı? Yine bir soru: Memleketi yönetenler bunun farkında değil mi acaba? Yapmayın.
Bu kadar saf olmayın.
Yasadaki yasağı delenler, sanki başkaları!
Tek karelik uçan otomobil!
Bir garip durum
Bekliyorum, ne olduğunu, ne olacağını anlamaya çalışıyorum.
Akıl alacak gibi değil.
Neredeyse iki yıldır Ak Parti’nin İzmir İl Başkanlığını yapan kişi, aynı koltuğa bu kez seçilerek oturmaya hazırlanırken; bırakın il başkanı olmayı, onun bir partiye üye bile olamayacağına karar veriyor Seçim Kurulu.
Bu kararı verenlere “Daha önce aklınız neredeydi?” demeye kimsenin hakkı yok.
Çünkü ortada yeni bir durum var.
Ortaya çıkan bir bilgi, bir belge var.
O durum hukuk açısından geçerli midir, değil midir; yani Seçim Kurulu’nun kararı doğru mudur, değil midir?
Orası ayrı.
Ama ne olursa olsun, siyaseten bilinmesi gereken şey...
Ak Parti Genel Merkezi’nin, Ömer Cihat Akay hakkında bir kaçakçılık davası nedeniyle verilen mahkzmiyet kararını bilip, bilmediğidir.
Aslına bakarsanız, pek fark etmez.
Biliyorlarsa da, bilmiyorlarsa da; vaziyet vahim!