Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İSTANBUL Kongre Merkezi için söylenebilecek o kadar çok şey var ki, acaba hangi birini öne çıkarmak doğru olur, doğrusu bilemiyorum.
Kongre Merkezi, şurada veya burada değil bir kere.
İstanbul’un orta yerinde!
Konseptini tanımlayanlara göre ise...
“Denize açılan meydan” burası.
Deseler ki:
Geçmişle bağı da kuvvetli.
Haklılar.
Bir yanda Harbiye Açık Hava Tiyatrosu var, diğer yanda Muhsin Ertuğrul Sahnesi.
Yenilenen bu yapıların yanında, yepyeni alanlar, salonlar, odalar, ofisler, mutfaklar ve daha neler neler var.
Hani eski zaman masallarında “bir ağzı yerde bir ağzı gökte” diye anlatılır ya canavarların heybeti... İstanbul Kongre Merkezi de tabanı yerin yedi kat altında, tavanı yerin beş kat üzerinde; toplam 19 bin metrekarelik alana inşa edildi.
Ve paraya para denmedi, tam 330 milyon TL harcandı.
İnşaat 14 Şubat 2008 günü başladı. Açılışı 17 Eylül 2009’da yapıldı.
Hıza bakın.
İki tören arasındaki süre, 20 ayı bile bulmadı. Ne diyebilirim ki!
Beynimin yarısı, varını yoğunu İstanbul için seferber edenlere “helâl olsun” diyor.
Öteki yarısı,aynı çabayı İzmir için göstermeyenlere...
Yazıklar olsun!
* * *
Bu yüzden kuvvetli bir tokat yemiş gibiyim ve dolayısıyla garip bir ruh hali içindeyim.
Sen kalk, İzmir’de yaşamayı anlamlı kılma adına yıllarca inat ve inançla diren, İzmir’e hareket kazandırmak için çırpın ve hatta yırtın.
Sonra geriye dön ve bak:
Hüsran ve hüzünle, bir arpa boyu yol gidilemediğini gör!
Yok. Yaşam felsefemin gereğini, bu kez şahsım ve ailem için yapmanın zamanı geldi galiba. Yeni bir yol bulamıyorsam... Yeni bir yol açmalıyım kendime.
O yol nereye mi gidecek?
İşte... Türkiye haritası önümde.
Şeytan diyor ki, fazlasıyla gecikmiş olsan da git İstanbul’a, mücadelenin kralını yap; boğulacaksan da büyük denizde boğul.
Yorgun gönlüm ise tıkamış kulağına her şeye, sakin ve ılıman sahil kasabalarına doğru yola çıkmak için valizleri toplamaya başlamış bile!


1000 değil 2000 Euro
CUMHURİYET Halk Partisi İzmir İl Bakanı Nalbantoğlu’nun, Avrupa Birliği’nin başkenti Brüksel’de bir “İzmir Evi” açma projesi, anlaşılan ciddiye biniyor.
Hesabı, kitabı dahi yapmışlar.
İzmir’deki 28 CHP’li belediye, ayda 1000 Euro verecekmiş.
Toplanan parayla İzmir Evi’nde çalışacak üç kişinin maaşı, evin kirası, genel gideri ve diğer masraflar karşılanacakmış.
Nalbantoğlu diyor ki:
“İzmir Evi’nin görevi, örneğin Seferihisar’ın narenciyesi, Beydağ’ın kestanesi, Kınık’ın domates üreticisi için önceden fon talep etmek olacak.”
Ben de diyorum ki:
Belediyeler ayda 1000 Euro daha versin. Ne eder? Ayda 28.000, yılda 336.000 Euro.
AB’den bir şey çıkar veya çıkmaz. Ama eldeki diğer 336 bin Euro’nun boşa gitme tehlikesi olmaz. Yani sonuçta Seferihisar’ın narenciyesi de, Beydağ’ın kestanesi de, Kınık’ın domates üreticisi de; ortaya koydukları projelerden payına düşen desteği alır.


Tek karelik av

Karar anı geldi mi, ne