ESKİ ve müstakbel Ulaştırma Bakanı, İzmir’den milletvekili adayı olunca, AKP’nin açıkladığı projelerin büyük bölümü de, “kara, deniz ve hava ulaşımı” ile ilgili oldu haliyle.
Öyle ki:
İzmir’in neresinden çıkarsan çık ve nereye gidersen git, her yol bir otoyola çıkıyor mutlaka!
Karayolları bağlantılı pek çok müjde var listede.
Sabuncubeli’ye tünel yapmadan, Çanakkale sahil yolunun nihayet Foça üzerinden geçmesine kadar...
Ve tabii...
İzmir Körfezi’nin Üçkuyular ile Bostanlı’dan kuşaklanması da çok önemli.
“Ya köprü, ya tüp geçit” deniyor.
Kampanyayı şimdiden başlatıyorum:
“Tüp geçide HAYIR.”
Hayır çünkü...
Tüp geçit, denizin altından geçer, gider.
Köprüler ise hele biraz da estetik kaygıyla inşa edildiğinde, ortaya bir eser çıkar.
* * *
13 Mart 2009’da yayımlanan yazımda, hayalimdeki “o eseri” şöyle anlatmıştım:
“Öyle bir eser yaratalım ki, köprü girişlerinde Artemis heykelleri karşılasın gelenleri, ayakları Efes antik kentindeki sütunları andırsın.
Araçlar, Memmius Anıtı’ndan başlayıp Celsus Kütüphanesi’ne varan Küretler Caddesi’nde gider gibi gitsin.
Yürüyen yollar olsun, köprünün iki yanında. Seyir terasları bulunsun. Köprünün altına kurulacak bir teleferikte gezinen cafeler, restoranlar olsun.”
* * *
Binali Yıldırım’a 26 Ekim 2009 günü seslenirken ise demişim ki:
“Körfez’in iki yakasını öyle bir köprüyle buluştursun ki, İzmir’in de iki yakası bir araya gelsin!
Ondan sonra gelsin, İzmir’den aday olsun. İlân ediyorum.
Benim oyum, onundur.”
* * *
O zamanlar Binali Yıldırım’ın İzmir’den milletvekili adayı olması düşüncesini ağzına alan yoktu.
Ben almışım.
Hem de öyle büyük bir lokma ile almışım ki, kaçarım yok.
Ama sözüm söz.
Anlatmaya çalıştığım türden bir eserin projesi resmen açıklanırsa...
İzmir’in iki yakası, dünyaya tepeden bakan bir heybetle buluşursa...
Benim oyum, onundur.