Bazı şeyler öylesine denk geliyor ki bazen, ürperiyor insan.
İster istemez düşünüyor:
Acaba bu, kaderin bir oyunu mu?
Yoksa olanlar “geliyorum” mu demişti çoktan?
Misal. . .
“AFAD’a acil müdahale” başlıklı yazımın yayımlandığı günün akşamında Van’daki ikinci deprem meydana geldi.
Demiştim ya:
“Deprem oldu, bitti... Gerçekten ‘oldu bitti’ diye bakılıyorsa eğer, daha ‘olup bitecek’ çok şey var demek!”
Ve maalesef. . .
“Olup bitecek” çok şey varmış gerçekten.
Hem de çok acı, çok üzücü, çok düşündürücü şeyler!
* * *
Kim bilir kaç defadır aynı noktaya dikkat çekmeye mecbur hissediyorum kendimi.
Van’da yaşanan felaket ile öncesinde ve sonrasındaki sorunların başında hep aynı konu var:
İrade.
Güçlü, kararlı, ne yaptığını bilen bir irade.
Olası afet noktalarındaki hazırlığı da, afetin yaşandığı andaki kriz yönetimi de, sonrasında yürütülecek çalışmaları da “o iradenin” adı belli aslında:
AFAD.
Derseniz ki:
Fiilen var mı böyle bir irade?
* * *
Olsaydı, Van önce 7.2 şiddetindeki depreme hazır ve hazırlıklı olurdu.
Olsaydı, deprem Van’ı vurduktan sonra, örneğin Vali ile Belediye Başkanı arasındaki itiş kakış yüzünden halkın mağdur edilmesine engel olunurdu.
Olsaydı, kimse çadırları çalmaya, karaborsa yapmaya teşebbüs dahi edemezdi.
Olsaydı, ilk depremin ardından hangi binaların sağlam, hangilerin çürük olduğu hızla ve doğru biçimde saptanırdı.
Olsaydı, 5.7’lik bir deprem, 7.2’lik depremden şiddetli biçimde vurmazdı Van’ın merkezini.
Olsaydı, Bayram Oteli’nin kapısından içeri kimse sokulmazdı.
Olsaydı, ne Japon yardım gönüllüsü, ne gazeteci arkadaşlarımız, ne de diğer insanlarımız enkaz altında can vermezdi.
* * *
Yani.
“Fiilen var mı böyle bir irade?” sorusunun cevabı, aslında tek kelimeden ibaret:
Yok.
Ne acı ki:
YOK.
Tek karelik kahramanlar!