Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye 182 ülke arasında 65. sırada bulunuyor. Global Finance adlı dergi tarafından hazırlanan “2010 Dünyanın En Zengin Ülkeleri” listesinde Türkiye’nin yeri bu işte.
Hesap, kişi başına düşen milli gelir üzerinden yapılmış.
İlk sırada Katar var.
90 bin 149 dolarla.
Oradan petrol fışkırıyor hadi.
Birinci olmayıp, ne yapacaktı?
Yani.
Geçiniz.
İkinci sıradaki Lüksemburg “bit kadar” ülke.
Onu da geçin.
Üçüncü Norveç ile dördüncü Singapur’a gelince....
İşte orada durun.
Neden Norveç?
Neden Singapur?
* * *
Türkiye kişi başına düşen 13 bin 51 dolar milli gelirle 65. olurken, Romanya, Bulgaristan ve Kazakistan’ı az farkla altına almış.
Letonya, Uruguay ve Meksika ise yine az farkla Türkiye’nin üzerine çıkmış.
Bir altımızda “Mauritius Cumhuriyeti” var.
Orası, neresi mi?
Hint Okyanusu’nda bir ada.
Bir üzerimizde de “Saint Kitts ve Nevis Federasyonu” yer alıyor.
Bu iyice yabancı geldi herhalde.
Haklısınız.
Ben de adını ilk kez duydum.
* * *
Efendim, “Saint Kitts ve Nevis Federasyonu” Karayipler’de iki adacıktan oluşan bir ülkeymiş meğerse.
Yüzölçümü 261 kilometrekare, nüfusu 45 bin kadarmış.
Bir fikir vermesi için, şöyle örnekleyeyim.
Türkiye’nin en küçük vilayeti 847 kilometrekare ile Yalova ki, bu durumda Saint Kitts ve Nevis Federasyonu Başbakanı Dr. Denzil Douglas’ın Yalova’da kaymakam olması bile mümkün değil!
Hele nüfusu, bizim Bostanlı’dan biraz fazla ki...
Bu durumda Muhtar Mehmet Türker’in Saint Kitts ve Nevis Federasyonu’na Genel Vali olması işten değil!
* * *
Bütün bunları şu nedenle anlattım.
Türkiye büyüyor.
Tamam.
Türkiye gelişiyor.
Tamam.
Ak Parti ülkeyi ve milleti zenginleştirdiği için üçüncü kez iktidar olmuş olmalı.
Ona da tamam.
Ama asıl önemli olan....
Türkiye’nin gideceği daha çok yol ve önünde yemesi gereken daha kırk fırın ekmek var!


Oray Eğin... Sürgün

Ertuğrul Özkök’ün, Paris’te Ahmet Kaya’nın mezarını ziyareti sonrasında yazdığı “hüzünlü satırların” arasında, biraz bilmeceyi andırsa da, müthiş bir haber vardı.
İşte o satırlar:
“Ne kadar kızsa da, ne kadar haksızlığa uğrasa da, herkes ülkesini seviyor.
Aynı hüznü, Berlin’de birlikte konsere gittiğim Oray Eğin’in gözlerinde gördüm.
Sürgün kötü bir duygu.”
Aradaki haber ise şu sözcüklerle kendini belli ediyor:
Oray Eğin... Sürgün.
En son Oray’ın “İmha Planı” adlı kitabını okumuştum.
Orada “Medya Nasıl Çökertildi?” soruna, “Hükümet yazar atamalarına, manşet değişikliklerine nasıl bulaştı?”, “Yandaş medya nasıl yaratıldı?”, “Hangi yandaş gazeteci otopark işletmecisi oldu?”, “Meslektaşlarını ihbar eden, tutuklanacak gazetesi listesi çıkaran yazarlar kim?”, “Amerika’dan gelen gazetecilerin özel yetkileri ne?” gibi soruları da gündeme getirerek cevap arıyordu.
Seçimden sonra ise Oray Eğin’in yazılarındaki keskin muhalefetin fazlasıyla yumuşadığı gözlendi.
Ve derken...
Oray Eğin... Sürgün.
Sahi, neler oluyor?


Tek karelik garip!

Gidecek çok yol var