Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

CUMHURİYET Halk Partisi’nde tarafların birbirleri hakkında söylediklerini, hele Önder Sav’ın sözlerini kulaklar duyduktan sonra...
Recep Tayyip Erdoğan artık huzura erebilir.
Özellikle CHP’den kendisine yönelen ve bazen hakarete varan eleştiriler, meğer ne kadar da masumaneymiş!
Yine meğer bazı CHP’liler, bazı CHP’lilere ne kadar da öfkeliymiş.
Onlara sorsanız, şöyle diyecekler belki:
“Biz doğru söylüyoruz.”
Ama bilmezler mi ki:
“Hayır için söylenen yalan, fitne çıkaran doğrudan iyidir.”
Bilmezler...
“Bir yere, küçük insanların büyük gölgesi düşüyorsa, o yerde güneş batıyor demektir.”
Oysa bilmeliler...
“Şaşılacak kadar çok aklım olmalı” diyen Mark Twain bile, ardından şu cümleyi ekleme ihtiyacı duymuş:
“Bazen haftada bir kez aklımı başıma toplamam gerekiyor.”
* * *
CHP’de sormalı herkes.
Birbirine sormalı.
Kendine sormalı.
-Ey akıl, neredesin sen?
Akıl önemli.
En azından şunun için:
“Aklın bağlamadığı dostluğu, akılsızlık kolayca çözebilir.”
Ve tabi, şunun için de:
“Akıllı insan, yanındaki panzehire güvenerek zehir içmez.”
* * *
Özellikler politikacılar Mevlana’nın şu sözünü pek sever:
“Dünle beraber gitti düne ait ne varsa, bugün yeni şeyler söylemek lazım.”
Tamam.
O zaman yeni şeyler söyleyin.
Güzel şeyler söyleyin.
Örneğin...
“Soysuz güzellik, kokusuz menekşe gibidir” derseniz eğer, Lord Byron şu dizeleri, her zaman küpe olsun kulağınıza:
“Toplayın gül goncalarını
Şimdi zamanı varken
Bugün size gülen bir çiçek
Yarın olacak bir diken.”
Olmaz demeyin.
Olur.
Tıpkı...
CHP’de olduğu gibi.


Serçe misali
BİR bahar günü neşeyle uçuyormuş minik serçe. Bir anda fark etmiş ki karşıdan motosikletli bir adam geliyor.
Ne yaptıysa nafile.
Engel olamamış çarpışmaya ve motorcunun kaskına vurup, düşmüş yere.
Motorcu hemen koşmuş.
Serçe baygın yatıyor.
Kıyamamış, bırakamamış yolda.
Almış getirmiş evine.
Eskiden kalma bir de kafes varmış bereket.
Baygın serçeyi kafesin içine güzelce yerleştirmiş, yanına da biraz su, biraz ekmek koymuş.
Serçe bir süre sonra ayılmış ama daha tam seçemiyor ortalığı.
Biraz daha geçince, bakmış ki hapishane hücresi gibi parmaklıklar ardında. Kuru ekmek, s u falan var bulunduğu yerde.
Birden kavramış vaziyeti:
- Hadi be... Motorcuyu öldürmüşüz!
İlle de kıssadan hisse çıkarmak gerekmez ama şu kadarını söylemeden geçmek çok zor:
- Epeydir yığınla insanın başına geliyor aynı şey. Neye çarptıklarını dahi bilmeden baygın düşüyorlar. Ayıldıklarında ise demir bir kafes içinde buluyorlar kendilerini. Ne çare ki hiçbiri, o serçe kadar şanslı olmuyor!


Tek karelik yeni Hülya!

Ey akıl, neredesin