MARTİN LUTHER KİNG gibi söze başlarsam eğer:
“Bir hayalim var benim...
Gün gelecek, bu ulus ayağa kalkacak.”
İşte o gün geldiğinde, ulusum hep bir ağızdan şöyle haykıracak:
- Bizi temsil edecek insanları seçme hakkı bizimdir.
Gerçekten yetti artık.
Genel başkanların buyruğu ile hazırlanan aday listelerine mahkûm edilen bir ulusun fertleri olmaktan bıktık.
Ne çare...
“Sen, ben, bizim oğlan” anlayışının ürünü olan listeler önümüze kondu yine.
İster ye.
İster yeme.
Açlığı göze alamayanlar, mecbur, yiyecekler.
Biraz dayanabilenler ise isterlerse...
Kendilerine dayatılan tabldot listeleri ellerinin tersi ile itip, “gönüllerine ve kafalarına yatan” bir bağımsız adayı destekleyebilirler.
* * *
Siyasi düzenimizde “şeyh, şıh, aşiret, tarikat” türü bağlantıların veya etnik kökene dayalı siyasal yapıların desteği olmadan bir bağımsız adayın milletvekili seçilmesi çok zor.
Geçmişte “zoru başaranlar” oldu elbet.
Örneğin...
Mehmet Ağar Elazığ’da, Ahmet Özal Malatya’da ve geçen seçimde Mesut Yılmaz, Rize’de “bağımsız aday” olarak girdikleri seçimden, “milletvekili” olarak çıktılar.
* * *
Büyük şehirlerde ise bağımsızların işi çok ama çok daha zor.
Misal...
Kamer Genç 2007’de Tunceli’den bağımsız aday olduğunda, milletvekili seçilmek için 7.306 oy yetmişi ona...
İzmir, İstanbul, Ankara gibi şehirlerde bir bağımsıza aynı yol; ancak 50, hatta 60 veya 70 binin üzerinde oy alırsa açılıyor.
O nedenle...
Özellikle “Silivri adaylarının” büyük şehirlerden bağımsız aday olması, 12 Haziran’daki seçimi yalnızca bu yönüyle bile çok önemli ve çok ilginç kılmaya yetiyor.
* * *
Seçim gecesi şu dört merkezden gelecek sonuçları merakla bekleyeceğimi şimdiden söyleyebilirim:
İstanbul 1. Bölge’de Tuncay Özkan.
İstanbul 2. Bölge’de Çetin Doğan.
İstanbul 3. Bölge’de Hanefi Avcı.
İzmir 2. Bölge’de Doğu Perinçek.
Acaba ne yapacaklar?