Her kuşun eti yenmez de, önünüze konan her etli yemek yenir mi?
Eğer tadı güzelse, yenir.
Örneğin, döner.
Pidenin üzerine bir güzel dizilmiş ince et parçaları, onun da üzerine mis gibi domates sosu ile halis tereyağın kızgın tavadan yükselen nefis kokusu...
Yeme de, yanında yat.
Ama ya o döner parçaları Dokuz Eylül Üniversitesi’nde öğrenciler ve üniversite çalışanlarına servis edilen döner gibi tahlil gider de, Bornova Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü tarafından hazırlanan mikrobiyolojik analiz raporu önünüze gelirse...
Ve raporda, dönerinin içinde sığır eti ile birlikte at eti ve kanatlı hayvan etinin de bulunduğu belirlenmişse...
Eyvah.
En azından içiniz bir kalkar şöyle!
* * *
Biraz araştırdım.
At eti aslında kötü bir şey değil.
Meraklısı çok.
Hatta çoğu ülkede -misal Fransa, Hollanda, Belçika, İtalya ve Almanya’da- dana etinden pahalı ve sadece at eti satan kasaplar bile var.
* * *
Derseniz ki:
- Yer misin?
Yemem.
Yine derseniz ki:
- Yemiş misindir?
Bilemem.
Yemişimdir belki.
Farkına varmadan yemediğimiz ne kaldı zaten?
* * *
Sorun şu:
Türkiye’de at eti “resmen” tüketilmediği için “fiilen” de denetimi yapılmıyor.
Kesilen hayvanlar sağlıklı mı?
Kesim yerlerinin hijyen durumu ne âlemde?
Bilen yok.
İşin fenası at etini dana etinden ayırmanın da mümkünatı yok.
Görüntüsü benziyor.
Tadı benziyor.
Eh et bu.
Kişneyecek hali de olmadığına göre...
Maalesef afiyet olsun!
Tek karelik Çin havuzu!