Bazı sanatçı, akademisyen ve gazeteciler; DTK Eş Genel Başkanı Ahmet Türk, İstanbul bağımsız milletvekili adayları Sırrı Süreyya Önder, Sebahat Tuncel, Levent Tüzel ve Mustafa Avcı, Mersin adayı Ertuğrul Kürkçü ve Kocaeli adayı Emrulah Bingöl’le buluşup, kendilerine destek verdiklerini açıklamışlar.
Ayrıca “Biz, farklılıklarımızla birlikte, özgür ve eşit yurttaşlar olarak yaşamak isteyenler” diye başlayan, bir de bildiri okumuşlar.
Türkçe ve Kürtçe.
İyi de...
Neden Türkçe ve Kürtçe sadece?
Neden Boşnakça, Lazca, Arapça, Arnavutça, Gürcüce, Rumca, Ermenice de okunmadı aynı bildiri?
Hani ya...
Eşitlik nerede?
* * *
Bildiride yazanlara hiçbir itirazım yok oysa.
İfade edilen “BİZ” kavramının açılımında sayılan ne varsa, hepsine varım.
“İfade ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engellerle mücadele eden işçiler, emekçiler, gençler, kadınlar...”
“Vahşi piyasa ekonomisinden, sosyal güvencesizlikten, işsizlikten ve sadaka siyasetinden mağdur olan yoksullarÖ”
“Ekolojik yıkıma karşı doğa ile uyumlu bir yaşamın yanında olanlar...”
“Her türlü etnik, kültürel, cinsiyete dayalı ve sınıfsal farklılığın engelsiz olarak mecliste temsil edilmesini savunanlar...”
“Ülkemizin karanlık dönemlerinin aydınlatılması ve tüm kirli odakların dağıtılması için parlamentoda bir sesin olması gerektiğini düşünenler...”
Tamam.
Ben de onlardan biriyim.
* * *
Ama ne Mehmet Ali Alabora gibi, ne Murathan Mungan gibi, ne Nuray Mert gibi, ne Şanar Yurdatapan gibi, ne de Tarhan Erdem gibi “destek” vermiyorum bu adaylara.
Çünkü o adayların da diğer partilerin adaylarından, temelde hiçbir farkı yok.
Çünkü onlar da “belli bir merkez” tarafından belirlenip, talimatla adaylık mertebesine atandılar.
Meclis’e girdiklerinde de DTP’nin çevrelerinde ördüğü duvarın dışına çıkamayacaklar.
Yani...
Süslü laflarla, kimse kandırmasın kimseyi!