Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

EĞER biri çıkar da, “Şimdi efendim Turgut Özal’ın öldürüldüğü söyleniyor. Zehirlenerek. Buna ait çok yazılar var, nitekim vefat ettiği zaman ağzından köpükler geldiği, bunun kalp hastası olan bir kimsede olamayacağı söyleniyor” derse...
“Mümkündür” derim ben de.
Mümkündür.
Çünkü Türkiye’de her şey olabilir!
Olabilir çünkü hepimiz bir “kuşku toplumunun” fertleriyiz uzun süredir.
Ya gerçek ne?
Eldeki somut veriler ne?
İddia edildiği gibi, Turgut Özal vefat ederken ağzından köpük çıktı mı, çıkmadı mı meselâ?
Bunu bilmek için ya o an arada olmak veya ilk ve son müdahaleyi yapan tıbbi ekip içinde bulunmak lâzımdı. Ya da en azından rahmetli Özal’ın eşi, çocuğu veya kardeşi olmak.
* * *
Yine eğer “Şimdi efendim Turgut Özal’ın öldürüldüğü söyleniyor. Zehirlenerek. Buna ait çok yazılar var, nitekim vefat ettiği zaman ağzından köpükler geldiği, bunun kalp hastası olan bir kimsede olamayacağı söyleniyor” diyen kişi, Turgut Özal’ın kardeşi Korkut Özal’sa...
Hayret.
Korkut Özal, “söyleniyor möyleniyor” ağzıyla, komşu gezmesinde dedikodu yapıyor sanki!
Üstelik ağabeyinin vefatından tam 17 yıl sonra.
Bildiğin birşey varsa, bugüne kadar niye bekledin arkadaş? Neden rahmetlinin mezarını açtırıp, zehirlenme kuşkusunun kanıtlanmasını veya yalanlanmasını sağlamadın?
Yoksa Korkut Özal’ın derdi, ettiği lafın devamında mı gizli?
Diyor ki:
“Biliyorsunuz bugün Türkiye’de bir gizli teşkilat var Ergenekon adı altında. Bu Ergenekon, Menderes’i de idama götüren gücün bir aleti. Turgut Özal’ı zehirleyenlerin de bunlar olduğu artık bilinen birşey.”
Ne kadar kolay değil mi?
Yaşanmış ne kadar melanet varsa, hepsini “ne idüğü belirsiz” Ergenekon’a yama.
Böylece her bir tarafından bağlı olduğun iktidarın ekmeğini de yağla!
* * *
Diğer yanda deliriyorum meraktan.
Keşke hemen, keşke bugün, en geç yarın Ergenekon’un “deve mi yoksa kuş mu” olduğu anlaşılsa.
“Turgut Özal öldü mü, öldürüldü mü? Öldürüldüyse kim öldürdü?” sorularından tutun da, en az o kadar vahim yüzlerce sorudaki kara perde yırtılsa ve karanlıklar aydınlığa çıksa.
Ama asıl soru şu ki...
Bu niyet ve cesaret kimde var?


Yine bölündük!
REFERANDUM sonuçlarına bakarak “Türkiye üçe bölündü” yorumunu yapanlar, bir de şu hesaba baksınlar.
Çünkü bu “bölünmüşlük”, öteki bölünmelere “yataklık” ediyor.
Neden mi!
2010 yılının ilk 8 ayında 169 milyar 45 milyon TL’ye ulaşan bütçe gelirinin 121 milyar 234 milyon TL’lik kısmını İstanbul, Ankara, Kocaeli ve İzmir karşıladı da ondan!
Antalya, Bursa, Hatay, Kırklareli, Mersin, Muğla, Tekirdağ’ı da “bütçesi fazla veren” iller olarak bir yana ayırırsanız; bölünmenin keskinliğini daha net ortaya çıkarırsınız.
Yani...
Türkiye’de 12 il kazanıyor.
Geri kalan 69’u yiyor.
Aslında bu tablo, Türkiye’yi yönetenlerin genel anlamda başarısız olmalarına karşın; seçim kazanmadaki başarılarının “temel nedenini” de yansıtıyor.
Nasıl mı?
Onu da bir başka gün anlatırız.


Tek karelik insan

Dedikodu yapma, ayıptır